ADAY BEĞENMİYORUZ...

Adaylık başvurusu yapmanın köşesinden dönmüş biri olarak, acaba bu dönem kimler tarafından Meclis’te temsil edileceğiz diye düşünmekten gözüme uyku girmez olmuştu vallahi.

Neyse ki merakımız dindi.

Bölgenin önemli partisi Halkların Demokratik Partisi (HDP) Ali Atalan, Saadet Becerikli, Ayşe Acar Başaran ve Hasan Yağız’la yola çıkma kararı alırken, AK Parti ise Ziver Özdemir, Emin Ekmen, Murat Güneştekin ve Adile Gürbüz’le seçim yarışına girdi. (Gerçi AK Parti’de son dakika firesi yaşandı ama neyse, konumuz bu değil şimdi)

Hüda Par’dan, CHP’den, Saadet Partisi’nden de adaylar var. Ancak onları bir başka yazımda detaylıca ele alacağım. Zira bugün konumuz epey bir uzayacak. Hatta mizanpajcımıza “geniş yer ayır” diye talimatta dahi bulundum.

Neyse, ne diyorduk, bugünkü mevzuumuz aday beğenmeme üzerine...

Yeni bir hastalık bu. Ve epey de bulaşıcı gördüğüm kadarıyla.

Zira kompleksli mi desem, pimpirikli mi desem, bir tuhaf toplum olduk çıktık yemin ediyorum.

Adaylar açıklanmadan evvel, listeye girmesi beklenen isimler üzerine konuşup burun kıvırıyorduk.

Adaylar açıklandıktan sonra, beklemediğimiz isimler listeye girince “biz bu isimleri tanımıyoruz” diyerek ikinci burun kıvırma harekâtını başlattık.

“Şu aday Batmanlıdır, tanırım işe yaramıyor” diyoruz.

“Şu aday Batmanlı değildir, ithal aday istemiyoruz” diyoruz.

“Şu aday şu dindendir, dininden kaybetti” diyoruz.

“Bu aday bilmem hangi soyadandır, o aileye oy vermem” diyoruz.

Diyoruz ha diyoruz... Söz konusu, açık yakalamak olunca diyecek çok şey buluyoruz.

Kimimiz sandık başına gitmemek için bahane arıyoruz, kimimiz vicdanımızı rahatlatmak için açık arıyoruz.

Vicdan ne alaka” demeyin efendim. Oy vermek, her ne kadar temel hak ise, aynı şekilde vicdani bir meseledir de.

Oy vereceğiniz şahıs ya da partinin bütün yaptıklarından da sorumlusunuzdur bir yerde.

Bu yüzden sadece “oy vermek” diye bakmayın meseleye.

Yine bu yüzden adayları ve partileri, yaptıkları ve yapacakları ile değerlendirin efendim. Diniyle, inancıyla, kökeniyle, burnuyla, kaşıyla, gözünün rengiyle değil...