AH ŞU HOCALAR

Siz İmamlar veya Hocalar; ülkemiz Müslümanlarının elinde çektikleri kadar hiç kimseden çekmemişlerdir.
Devletin işleyişinde, ekonomik ve adalet mekanizmasında ki sıkıntıları durumunda hocaları suçlamayı bir hak görürler.
Solcu veya sosyalist dediğimiz kesimler; Yahudi ise hahamına, Hıristiyan ise Papazına, Aleviler ise Dedelerine saygı gösterir ve hiçbir konuda eleştiri yapmazken bu düşünceye sahip Sünni Müslümanlar ise hocalarına en büyük eleştiri ve hatta hakaret etmeyi kendilerinde bir hak görürler.
“Biz de Müslüman’ız…” sözüyle başlayan eleştiriler ve hakaretlerin haddi hesabı yoktur. Acaba hoca bu eleştiri ve hakaretleri hak ediyor mu? 
Cevap vermeden önce yanlış bilinen bazı hususları değineyim.
1-Müslüman’ım diyen herkesin kendisini ilgilendiren kısmı (mavecebe aleyh) kadarını dinini bilmek zorundadır. Bilmemek mazeret değil bir suçtur.
2- İslamiyet’te ruhban diye bir sınıf yoktur. Hiç kimse Allah’ın emir ve yasaklarına karşı ayrıcalıklı değildir. Her kes son nefesine kadar kendine dikkat etmesi gerektiğidir.
3- Allah’ı bilip iman eden her kes İslam’a göre alimdir, ancak kişinin dini bilme konusunda bilgisi farklı olabilmekte bazıları diğerine göre daha fazla bilgiye sahip olmaktadır. Fazla bilgiye sahip olmak kişiyi görev ve sorumluluklardan muaf etmediği gibi onu fazla suçlu duruma da düşürmez.
4- “Alimler peygamberlerin varisleridir” kaidesi ile onlara saygı göstermek, eksik bilgilerimizi onlar sayesinde tamamlamak doğru olanıdır.
5- İman-Hatip mesleği günün ihtiyaçlarına binayen sonradan tahsis edilen Türkiye’de var olan bir makamdır. Diyanet İşleri Başkanlığı bünyesinde kurulmuş bana göre doğru olandır. 
Ancak özerk olması daha doğru olacağıdır.
6- İmamları taklit etmek değil onlardan istifade etmek ve İslam’ı öğrenmek esastır. Onların yaptıkları yanlışları onlara uyarak yapan kişi günahtan kurtulamaz.
Şimdi gelelim ülkemiz gerçekleri ve din adamlarına yapılan haksız ithamlara.
1- Ülkemiz Cumhuriyet’in kurulması, yapılan devrimler ile Laiklik ilkesi benimsemiş, eğitimin tüm aşamalarında uzun bir süre din yasaklanmıştır. Dinin şiarı ezan Türkçe okunmuş, Kur’an harfleri olan Arapça yasaklanmış, binlerce alim harf devrimiyle cahil olmuş ve binlerce cahil de alim olmuştur.
2- Yeni neslin oluşmasında ilkokuldan başlayıp tüm eğitim kurumlarında Atatürk ilkeleri ve Cumhuriyet esaslarına uygun bir eğitim verilmiştir. Bu eğitim sürecinde İmam’ın yeri olmamış “gerici, yobaz, çağdışı, irticacı…” gibi hakaretlerle hep dışlanmış yeni neslin beynine kötü bir iz olması için tüm çabalar gösterilmiştir.
3- Yüz yıla yakındır uygulanan bu eğitim modeli ve sonucu ortaya çıkan bir nesil vardır. Bu neslin oluşmasında dinin hiçbir etkisi olmamıştır.
4-Oluşan bu nesilde yeni bir din anlayışı olmuş dinin aslı görevi olan “İnsan haklarına saygı”, “İnsanı yüceltme”, “Kul hakkı”, “İman esaslar”, "adalet" gibi çok önemli değerler önemini yitirmiş, namaz kılıp hırsızlık yapabilen, hacca gidip kul hakkını yiyen, zekat verip dolandırıcılık yapan, Müslüman’ım deyip zulüm, hakaret, tefecilik, yolsuzluk yapabilen bir din anlayış oluşmuştur.
5- Hocanın söylediği şey; kişinin hesabına gelmiyorsa başlar “bak şu hoca böyle diyor, yalnız sen mi hocasın” diye suçlar.  Devletin hesabına gelmiyorsa “irticai faaliyet, şu örgütün adamı, din istismarı…” suçlamalar, görevinde almalar ve bazen hapse girmeler. Eğer susar ve ya “abdestin farzlarını, yatmanın adabını, misvak, nafile namaz, yemeğin sünnetini...” anlatırsa bu defa “hocaya bak, ülke elden gidiyor, tecavüzler artmış, zina faiz, yolsuzluk…” o ne anlatıyor suçlamaları.
Bizler hocaları suçlayacağımıza onları dinlesek, Yahudilerin Hahamlarına, Hıristiyanların Papazlarına verdiği değerleri bizde hocalarımıza gösterirsek daha iyi olacak düşüncesindeyim.
Selam ve dualarl