AK PARTİ’DEKİ SİNEKLER!
- 09-02-2015 16:33
- 34
Bal olan yerde sinek olur!
Bu sinekler kadar, bu sineklerin bala gelmesi de doğaldır.
Doğal olmayan, bal yalamaya gelen sineklerin, ineklere çoban olması…
Doğa’nın kanunudur, gücün olduğu yerde yığılmalar, yem’in olduğu yerde itişmeler olur!
Bu durum, ticaretten siyasete, yaşamın tüm alanları için geçerlidir. Güç ve para olan yere, kalitesi düşük, omurgası zayıf, karakteri cılız insanlar doluşur!
Doluşur doluşmasına da normal şartlarda bir kemik atılıp uzaklaştırılması gereken bu zatlar, alınıp başköşeye oturtuluyorlar!
Bugünkü konumuz siyaset ve iktidar partisi olduğu için de öncelik Ak parti de! (Yoksa gücü elinde bulunduran diğer partiler bunlardan daha pak değiller!)
İlk kurulduğunda, mahpustan yeni çıkmış liderin partisine kimse çok fazla rağbet etmedi. Menfaatini sevenler genelde uzak durdu.
Yanaşanlar, çalışanlar ve oy verenler genelde samimiydiler. Çünkü ortada yalanacak bal yoktu. Tersine azda olsa bir risk söz konusuydu.
İlk seçimde iktidar olununca, birde darbe marbe olmayıp, kimse içeri atılmayınca, insanlar yanaşmaya başladı. İkinci dönemden sonra tüm sinekler yapışmaya başladı. Üçüncü döneme gelince, sineklerle beraber, ineklerde üşüştü…
Öyle ki ortada gerçek Ak partililer, görünmemeye başladı. O izdihamda, niyeti bal yalamak kadar sefih olmayanlar, genelde kaçtılar. Kalanlarda kalabalığın, çerisinde kaybolup gittiler…
Zaten o kadar sinek ve ineğin içinde kalıp sağlıklı bir ruh haline sahip olmak oldukça zor bir durumdu.
Şimdi dönüp bakıyorum da her dönemin fırıldakları yine iktidar partisinde ve yine itibar görüp bal tutan parmakları yalıyorlar!
Bu doğanın kuralı olabilir ama ismine Ak diyen, adalet ve kalkınmadan bahseden bir partinin kabullenmemesi gereken bir durumdur bu.
Partinin tüzüğü, ideolojisi, yaşam ve siyaset tarzıyla hiçbir alakası olmayan, tek derdi para ve makam olanların bu kadar yoğun olarak birleştiği bir noktadan, kalite ve başarı beklemek hayal olur.
Tabii ki bunu bölge teşkilatları için söylüyorum. Bunlar her kalitesizlik ve başarısızlığı HDP ve PKK ile kapatmaya alışmışlar.
Kusura bakmayın, sizin elinizdeki imkanlar onlarda olsa, siz buradan bir milletvekili bile çıkaramazsınız. Sizde ruh yok! Siz de dava yok! Siz de manevi bir hava yok!
Çıkıp nutuk atıp, etrafa pahalı takımlar giyip, koca kıravatlar takan üç beş kişiyi toplamak kolay. Çünkü kadro var, ihale var, makam var, yetki ve etki var…
Siz çıkıp da kendi yaptığımız siyasetle partimize şu kadar oy kazandırdık diyebiliyor musunuz!?
Zaten öyle bir dertte yok. Recep Tayyip Erdoğan rüzgârı var. Ülkeye yapılan hizmetler ortada, istikrar da mevcut.
Bunlarla belli bir kota tutturuluyor, biz niye gidip milletle kötü olalım ki!? Üç beş ziyaret, üç beş foto, bir iki haber, biraz manipülasyon, ajitasyon ve atmasyonla yine meclis, yine koltuk yine ihale…
Arada kalan doğrucu, dürüstçü ve temiz ağabeylerde, fitneci diye tokadı yer otururlar.
Ayakta olup pastayı bölüşenlerse, genelde Ak partinin çizgisiyle uzaktan yakından alakası olmayanlar. Milliyetçi, solcu, içkici, çapkın, ihaleci, kadrocu…
Bunu bir tek Ak parti ile sınırlandırmakta yanlış olur. Kurumlarda da benzer durumlar var. Tarikatın etkin olduğu kuruma bakıyorsunuz herkes tarikatçı.
Camiye gidiyorsunuz, sanki yönetim kurulu toplanmış, bütün personelde bağlılık için etrafta saf tutmuş. Baş tarikatçıda (kurum müdürü veya başkanı), neredeyse imama çekil ben kıldırayım diyecek. Ama adamın yaşam tarzına bakıyorsunuz, eşinin giyim kuşamına bakıyorsunuz, evlere şenlik!
Yanlış anlaşılmasın, biz kimsenin yaşam tarzına müdahale etmiyoruz, tarikatçı ve cemaatçilerin belli kalıpları vardır, öyle inanır öyle yaşarlar, bizde saygı duyarız. Saygı duymadıklarımız, biz öyleyiz diye mal satıp, öyle davranmayanlardır!
Cemaatçilerin etkin oldukları yerlerde, himmet, abonelik, sohbet, muhabbet…
Milliyetçilerin etkin olduğu yerlerde bıyık, bayrak, vatan, millet, Sakarya…
HDP’nin etkin olduğu yerlerde, “her bıji, bırik tıji…”
Bu millet, bu kaypaklığı bırakmadıkça, bu devlet iflah olmaz. Devleti yönetenler, bu sinek ve inekleri görüp ayıklamadıkça da bu millet iflah olmaz!
Davası olmayanlar, devlet yönetemezler. Davası olmayanlar, şehir yönetemezler. Davası olmayanlar kendilerini de yönetmezler. Davası olmayanlar…
Davası olmayanların izole edildiği bir toplum dileğiyle, sağlıklı ve mutlu kalın…