AKIL FUKARASI FİKİR BUDALASI

Hepimiz bu şiddetin parçası olduğumuzu kabul etmeden bir yere varamayız.

Afilli cümlelerle başlayıp ortasında ‘ama’ ifadesinin ikircikliğine sığınmadan itiraf etmedikçe ve günah çıkarmadıkça hiçbir yere varamaz ve içinde bulunduğumuz şiddet sarmalından çıkamayız.

Ve her şiddet gibi bu şiddette bizim korkaklığımızdan beslenmeye devam eder.

Kadına yönelik şiddeti, iliklerimize kadar işlemiş ve ucuz sığ mantıklarımız üstünde inşa olmuş tahtından indirmek, çıkıp üç beş basın açıklaması ya da imza kampanyası veyahut kısa menzilli bir yürüyüş eylemiyle aşmak mümkün olmadı olmayacak.

Bu hep birlikte erkeği ve kadınıyla, uzun menzilli ve zorlu bir koşunun neticesinde ve belki, hedefine varabileceğimiz bir mücadeledir.

Ve bu mücadeleyi hedefi vardıramadığımız sürece bu şiddet, kadından çocuğa her yere ve her şeye bulaşacak bir virüs gibi bizi kuşatmaya ve hepimizin hayatını bir savaş gibi ele geçirmeye devam edecek.           

25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü dolayısıyla yine her zamanki gibi açıklamalar yapıldı, imzalar atıldı, yürüyüşler yapıldı çalıştaylar düzenlendi. Sonra döndü etkinlik ve eylemlerin her bir öznesi, bizi hapseden o şiddete teslim olmaya sığınağına geri döndü.

Kimi geleneklerini örf ve adetlerini bahane etti, kimi inanıyorum dediği dinin yanlış ve abuk sığ yorumuna, kimi de yasalarına tutundu.

Kimi cehaletinden, kimi egemenliğinden veya benzer menfaatlerinden vazgeçemedi ve imzanın hemen akabinde, açıklamanın hemen peşine dilindeki ya da elindeki şiddeti sürdürmeye devam etti ediyor.

En korkunç ve komik olanı da hep de böyle zamanlarda ya da kadın haklarının konuşulmaya başlandığı demlerde kimi erkeklerin çıkıp “kadının erkeğe dönük şiddeti tartışılmıyor ya da erkek hakları göz ardı ediliyor” gibi saçma sapan  argümanlar geliştirmesi.

Bu argüman geçtiğimiz hafta sonu Batman’da düzenlenen bir “Aile Hukukundaki Sorunlar ve Çözüm Çalıştayı”nda tekrarladı. Katılamadığım ama vicdanına güvendiğim bir arkadaşımın yazısı üzerinden haberdar olduğum bu çalıştaya 15 konuşmacı 30 dinleyici katılmıştı. Haberim ve vaktim olsa katılmak isterdim ama maalesef katılamadım.

Bu arkadaşımın çalıştayda dillendirilen ve tüylerini diken diken eden konuşmaları ve tanıklıkları bir yana sosyal ağında paylaştığı yazının altındaki yorumlar bile “kadına yönelik şiddet konusunda nasıl bir sarmalın içinde olduğumuzun en bariz kanıtıdır.

Talihsiz evlilikler ya da yürütemedikleri aile hayatlarıyla mağdur edildiğini, kadın şiddetine uğradığını dillendiren birkaç şahsın kendini merkeze alarak ‘kadına dönük erkek şiddetine’ karşın ‘erkeğe dönük kadın şiddeti’ne dair absürt örnekler ortaya koymaları içinde bulunduğumuz kara mizahın özetidir.

Teşbihte hata olmaz diyerek, bu yaklaşım ve bakış açısının sahipleri muhtemeldir ki, insanın hayvana karşı şiddetine dönük hayvan haklarına da hayvanların insana saldırılarını örnek vererek karşı çıkacaklardır. Ya da çocuklara dönük şiddete karşı mücadeleyi, ebeveynini vuran öldüren birkaç evlat örneğiyle boşa çıkaracak ve babalara karşı şiddetle mücadele derneği kuracaklardır.

Boşa dememişler, akıl fukarası olan fikir budalası olurmuş..