AVRUPA AHLAKI VE BİZ

İslamiyet bir bütündür, kısımlara ayırır bazılarını önemsiz görürsek o zaman İslamiyet kalmaz.

İslamiyet beden gibidir, birbirlerini tamamlar ve birbirleriye rekabet etmezler, eksilik bedendeki eksikliğe benzer.

İslamiyet güzel ahlakın ta kendisidir, tüm esasları ahlakın güzel olması içindir.

Bayan; Avrupa’da yaşayan bir arkadaşının çalıştırdığı bir alman işçisinin trafik kazası sonucu suçu sigortaya yüklemek için yaptığı teklifi kabul etmeyip cezasını çakma pahasına da olsa doğru söylediğini anlatarak “Adamlar çok iyiler biz Müslümanlar gibi değiller.” İstemeyerek lafa karıştım ve “Avrupa’nın nesi güzel?” O “Adamların ahlakı iyi, yalan söylemezler kurallara çok bağlılar” ben “onların bu güzelliği Hıristiyan dinini bir gereği değil, devletlerinin toplumunu iyi eğitmesinin bir sonucudur” dediğimde kadın “Müslüman olan devletimiz ve bizim durumumuz, nasıl izah edilir?”

Kişilerin dindar olması ayrı, devletin dindar olması ise apayrıdır. Yüz yıla yakındır devletimiz laik ve demokratik bir devlettir. İrtica adı altında din ile devlet işlerini bir arada yürütmeye çalışmalara karşı mücadele etmiştir.

Tüm eğitim kurum ve kuruluşlarını; laik, demokratik, Atatürk ilke ve inkılaplarına uygun eğitim vermiştir. Günümüz nesli de bu eğitimin bir eseridir.

Günümüz eğitim sistemimizde; ibadet konusunda kısmı özgürlükler olsa da ahlakı ve imanı konularda sıkıntılar hala var olduğudur.

Namaz kılıp yalan söylemek, içki içilmesi, tesettür konularına riayet edilememesi, faiz yiyen ve zina yapabilen, çalıştırdığının hakkını tam vermeyen, hacca gidip, zekat vermeyen, Anne-baba, akraba, komşu, fakir, miskin ve yetim hakkına riayet etmeyen acayip bir din anlayışı oluşmuştur.

Peygamberimiz sallalahu aleyhi ve sellem:

“Bana altı şeye uyacağınıza dair söz verin, bende size cennete gireceğinize dair söz vereyim.”

Konuştuğunuzda asla yalan söylemeyin

Emanete hıyanet etmeyin.

Söz verdiğinizde sözünüzde dönmeyin

Gözünüzü haramdan sakının

Elinizi haramdan çekin

Ve İffet ve namusunuzu koruyun. (Tegib ve terhib)

Yalan söylememek İslam ahlakının özünü oluşturur, yalan söyleyen kişi Müslüman olsa dahi dinine isyan etmiş ve günahkâr olmuştur.

Yalancının işlemiş olduğu bu günahı İslam’a mal etmek cinayettir. Verdiği sözü tutmayan, emanete hıyanet eden, verdiği sözü yerine getirmeyen, gözünü ve elini haramdan uzak tutmayan, dinine isyan eden ve günahkar olanlardır. Adının ne olduğu, hacı, hoca olması veya hangi ülkede ve kimin çocuğu olduğu da önemli değildir.

Cehennem’in yedi tabakası olduğu altı ve yedi gibi en alt ve şiddetli tabakalarında Münafıkların ve şeytanın azap göreceği bir gerçektir.

Nisa suresi 145:

“Şüphesiz ki münafıklar, cehennem ateşinin en aşağı tabakasındadır. Onlara hiçbir yardımcı da olmaz.” (diy. Meal.)

Peygamberimiz sallallahu aleyi ve sellem:

Münafıklığın alameti üçtür: Konuştuğu zaman yalan söyler, söz verdiği zaman yerine getirmez ve ona güvenildiği zaman hıyanet eder.” (Buhari, Müslim, Tirmizi, Nesei)

Selam ve dua ile.