Barış istemek yetmez

Barış istemek yetmez
Memleket isterim
Gök mavi, dal yeşil, tarla sarı olsun;
Kuşların çiçeklerin diyarı olsun.

Memleket isterim
Ne başta dert, ne gönülde hasret olsun;
Kardeş kavgasına bir nihayet olsun.
 
Memleket isterim
Ne zengin fakir, ne sen ben farkı olsun;
Kış günü herkesin evi barkı olsun.
 
Memleket isterim
Yaşamak, sevmek gibi gönülden olsun;
Olursa bir şikâyet ölümden olsun.
                                  Cahit Sıtkı Tarancı

International Day of Peace,

Dünya Barış Günü veya Uluslararası Barış Günü…

II. Dünya Savaşı sırasında Almanya’nın Polonya işgaline başladığı 1 Eylül 1939 tarihinin her sene hatırlanması amacıyla Sovyetler Birliği ve Varşova Paktı Üyeleri tarafından Dünya Barış Günü ilan edilir.

Birleşmiş Milletler Genel Kurulu ise 1981 yılında barış çanını çalarak 21 Eylül tarihini Dünya Barış Günü ilan eder.

Bu yüzden her yıl 1 Eylül ve 21 Eylül tarihleri, Dünya Barış Günü olarak kutlanır.

Aslında bu iki tarih, uluslararası bir ateşkes ve kalıcı barışı temsil eder.

Tabi dünyanın bugün her yerinde savaşlar devam ederken barıştan ne kadar bahsedilebilirse…

Küresel Barış Endeksine göre;

Dünyadaki en barışçıl ve güvenli yeri olarak kabul edilen Avrupa ile en huzursuz ve tehlikeli bölgesi olarak kabul edilen Orta Doğu’nun birleştiği yer yani Türkiye, 2008’den beri her yıl 163 ülke arasında en kötü durumda olan ilk 50 ülke arasında yer alıyor.

2019’da büyük düşüş yaşayan Türkiye, 2022'de 163 ülke arasında en alttan 145’nci sırada yer bulabilmiş.

Avrupa hayali kurarken barışçıl olma konusunda en sonda yer alan Türkiye, son 15 yıldır en az barışçıl ülkelerden biri.

Bununla gururlanmak mümkün değil tabi ki.

Barış istemek yetmez, nasıl bir barış istediğinizi de bilmeniz gerekir.

Barış…

Aranızda barış istemeyen var mı?

Sanmıyorum.

Savaşların hüküm sürdüğü topraklarda yaşıyormuş gibi yapmayı, gelecek kurmayı, daha doğrusu kuramamayı kim ister ki?

Sanırım, hiç kimse hem kendisi hem çocukları için her gün mayınların patladığı, evlere gencecik insanların cenazelerinin geldiği, hak ve özgürlüklerin kısıtlandığı bir ülkenin hayalini kurmaz.

Ama bir şey var;

Sadece barış istemek de yeterli değil.

Doğru ve gerçek barışı istemektir önemli olan.

Romalı düşünür Aziz Augustinus’a göre,

“barış düzendeki sükûnettir”

Peki, bir yerde sükûnet varsa bu, barış olduğu anlamına mı gelmelidir?

Halkların iç içe yaşadığı bir ülke düşünün.

Kürt, Türk, Alevi, Arap, Zaza, Süryanilerin bir arada yaşadığı bu coğrafyayı mesela…

Bir tarafın dili, kültürü kutsanırken, diğer tarafın dilinin, inancının, kültürünün ayaklar altına alındığı ya da yasaklandığı ve o halkın bu durumu kabul edip sessiz kaldığını düşünün.

Siyahîlerin, beyaz insanlara göre alt tabaka görüldüğü ve bu durumu benimseyip alıştığı coğrafyaları düşünün.

Bu, olması gereken bir barış mıdır?

O halde barış istemek yetmez.

Mutlu bir coğrafya için adaletli bir barış, kaçınılmaz olandır.

Adaletin olmadığı yerde barıştan,

Barışın olmadığı bir yerde adaletten bahsetmek ise deli saçmasıdır.

Barış, aynı zamanda bir iletişim meselesidir.

Halkların kendini ifade edebildiği, haklarını savunabildiği, kültürel değer ve inançlarını açıkça yaşayabildiği, varlığını inkâr etmeden ve korkmadan dile getirebildiği yerde barış ve adaletten barıştan bahsetmek mümkündür.

O halde, doğru ve gerçek barışın sağlanabildiği günler için

1 Eylül dünya barış günü kutlu olsun.

Biji yek gûlan…