BARIŞ VE ÇÖZÜM SÜRECİ
- 11-06-2014 23:41
- 17342
Keşke herkesin bahanesi olsa Barış ve Çözüm süreci
Lice ve kalekollar üzerinden tırmandırılan gerginlik, direğinden indirilmeye çalışılan bayrak ve Başbakan Erdoğan’ın "Ankara'dan gelip de o bayrağı indireni ben indirmeyeceğim. Oradaki görevli indirecek" söylemi üzerinden başlayan tartışmalar barış sürecinin nasıl kasıldığının en bariz örneğidir.
Bayrak hadisesinin hemen akabinde Genel Kurmay Başkanlığından alışkın olmadığımız bir sağduyu ile yapılan açıklama “Çocuklar ve kadınlar kullanılarak provakatif maksatlı yapıldığı, sivil ölümlerin amaçlandığı ve böylelikle kitlesel eylemlere zemin hazırlanması istendiği değerlendirilen ve tahammül sınırlarını zorlayan bu tür eylemlere karşı serin kanlı davranılmaya gayret sarf edilmektedir” Ve tam zıddı yönünde ateşe körükle giden Başbakanın konuşması “Bedeli neyse, bunun bedelini de onu oraya gönderenler, kendisi onlar da ödeyecektir. Çocuktur diye bayrağımıza saldırmasına sessiz kalmamız söz konusu değil. Direğe tırmanıp bayrağımızı indirme cüretinde bulunuyor. Orada görevli asker ve komutan da bedelini ödeyecektir.".
Ve diğer taraftan, HDP Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel’in Lice'de yaptığı konuşmadaki sözleri, “İnsanlarımız burada cenazelerinin acısını yaşarken gerçekleşen bayrak indirme olayı bir provokasyondur. Biz hep söyledik: Hiçbir halkın değerlerine saygısızlık etmeyiz. Ama Kürt halkının değerlerine de saygı bekleriz. Barış için büyük irade gerekir. Savaş belki barıştan daha kolay. Barışı öncelikle ruhumuzda, düşüncemizde kabul etmek gerekir.” Genel Kurmay Başkanlığının sağduyusunu tamamlar nitelikte. Bunun da ötesinde PKK’ye yakın olduğu bilinen bir haber sitesinde KCK’nın “Biz Hareket olarak Türkiye halklarının ve tüm halkların etnik ve dinsel tüm değerlerine saygılı olacağız. Hiçbir ulusun, etnik ve dinsel topluluğun değerlerine saygısızlık yapılmasına ve saldırılmasına müsaade etmeyeceğiz” açıklaması da o sağduyuyu devam ettirmeye çalışıyor.
Fakat Başbakan’ın gerginliğin ateşini körükler tavrı maalesef ki askerin de tavrını değiştirmeye yetiyor. Başbakan Erdoğan bayrak indirme olayında sorumlu tuttuğu askeri işaret ederek. "Çözüm süreci falan böyle bir şey olmaz. Askerin bahanesi olamaz. Polisin bahanesi olamaz. Gereği neyse bunu yapacak" diyen Erdoğan "O garnizonun içine girip de bayrağı indireni, indirip gereğini yapacaksın. Yapmıyorsan sorumlusun. Heralde ben Ankara'dan gelip de o bayrağı indireni, ben indiremeyeceğim" şeklinde konuşunca eleştirilerden rahatsız olan Genel Kurmay Başkanı Necdet Özel talimatı vermek de gecikmiyor, sorumluların bulunması için bölgeye denetleme ekipleri göndererek bundan sonra benzer bir durumun yaşanması halinde askere her türlü yetkiyi verdiği belirtiliyor.
Provokatörün kimliği, bayrak direğinde bıraktığı parmak izinden belirlenirken, 2'si rütbeli 4 asker hakkında da soruşturma başlatılmış. Sizce asker bir dahaki provokasyon girişiminde aynı sağduyuyu sergiler mi yoksa bayrağın dibine varanı ilk kim vuracak diye yarışır mı? Ankara’dan birileri gelir de onlardan önce vurursa ne olur maazallah. Bunun telaşıyla namlu tüfeğin ağzında tetikte bekler artık.
Bu ne anlama geliyor biliyor musun, provakatörlere alan açmak her provokasyonun amacına ulaşmasını sağlamak ve barışı ve sürecini bir daha konuşmamak üzere rafa kaldırmak anlamına geliyor. İnsanlar ne sanıyor, on yıllardır süren kirli bir savaşın sonlandırılmasının bir masada oturup kolaylıkla sonlandırılabileceğini mi? Her savaş sürdükçe döktüğü kandan kan emicililerini kenelerini çoğaltır ve barış konuşulmaya başlandıkça o keneler varlık temellerini yitirmemek için daha çok kan için kutsallar üzerinden tarafları kışkırtmaya çalışır. Nasıl bir gaflettir “Çözüm süreci falan böyle bir şey olmaz. Askerin bahanesi olamaz.” Gibi bir cümle kurmak.
Keşke Barış ve Çözüm Süreci askerin de PKK’nin de bahanesi olsa da silahlar sussa kimse ölmese diye çırpınırken herkes “Çocuktur diye bayrağımıza saldırmasına sessiz kalmamız söz konusu değil.” Gibi ve insan haklarını ve vicdanı hiçe sayan bir cümle kurabiliyor Başbakan.
Bir gün gelir de “Barış”ı da kutsamaya başlar mıyız bilmiyorum..