BAŞKA TÜRLÜ MÜMKÜN MÜ ARTIK?

Olan biteni aklıselim izlemenin, anlamanın ve yorumlamanın çok çok uzağındayız artık.

Yaşananları derin siyasal analizlerle irdeleyip birilerini aklamak, diğerlerini suçlamak ve artık birileri bir şeyler yapsın artık demenin çok çok uzağındayız.

40 yıldır süren ve gittikçe daha da derinleşen bu savaşa dur demenin bir hükmü de kalmadı artık...

Yaklaşık yedi aydır tırmandırılan ve neredeyse her gün, bütün medya araçlarının, kutsanmış ölümlerle ve o ölümlerin dramatik hayat öyküleriyle içimize kin ve nefreti aşıladığı yerde duruyoruz.

Duruyoruz, izliyoruz ve susuyoruz...

Mümkün olsa bütün duyu organlarımızı kapatacağımız, kapımızın eşiğine gelmiş, kapımızdan içeri girmiş ve artık aklımıza ve kalbimize nüksetmiş bir çaresizlikle keşke ufak da olsa çok ufak da olsa bir ümidin sesini dillendirebilsem.

Başka türlü mümkünken yıllardır denenmiş en vahşi yöntemleri bize dayatan ve o yöntemlere bizi kurban edenleri anlamaya çalışmak ve de anlatmaya çalışmak artık yoruyor bizi.

Geçmişimizi bizden almış bu savaşa, son yedi aydır yaşanan acılarla geleceğimizi teslim ettiğimizin farkında değil mi kimse. Geleceğimizden kaç yılı kaç kuşağı bu acı ve kine teslim ettiğimizin farkında değil mi?

Kaçmak mümkün olsa, vatan diye yücelttiğimiz bu savaş coğrafyasında kaç kişi kalır. Uğruna bunca kan dökmek kan vermek niye?

Ne oldu da en başa döndü herkes. Ve olanlar daha da başa gömmeye başladı herkesi. Ne oldu nasıl oldu? Her neyse cevabı, oldurmayın artık öldürmeyin artık.

Yeryüzünde insandan daha vahşi bir yaratık yok ki Rabbim Kuran’da “Asra yemin olsun ki insan gerçekten ziyan içindedir. Bundan ancak iman edip iyi ameller işleyenler, birbirlerine hakkı tavsiye edenler ve sabrı tavsiye edenler müstesnadır. (1-3)” diyor.

Etrafınıza bakın yetmedi kendinize bakın ziyandan korunmak için hakkı ve sabrı tavsiye eden kaç kişi kaldı.

Elimizin değdiği yerde intikam ve kin bitiyor. Sesimizden, dilimizden ve kalemlerimizden kan dökülüyor ve kan döküyor şanlı yüce emellerimiz.

İnanmıyorum artık hiçbirine siz de inanmayın ve kanmayın artık.

Başka türlüsü mümkün mü bilmiyorum artık. Arlanmak ve arınmak bu vahşilikten ve kirlilikten mümkün mü bilmiyorum artık.

Bu acıları unutmak ve unutturmak için yeniden kurulabilecek bir masa ve o masaya oturacak kimse var mıdır bilmiyorum artık.

Birbirimize inanmaya ve birbirimize sarılmaya vicdan ve umut var mıdır bilmiyorum.

Bir savaş var biliyorum kirli içine doğduk, içinde büyüdük ve ölüyoruz içinde, bir de bu kirli savaşın bize bıraktığı çaresizlik, umutsuzluk biliyorum.