BAŞKANLIĞI KÜRTLER GETİRDİ

Nihayet bunu da atlattık. Referandum bitti. Seçmen ne dedi ne demedi herkes durduğu yerden baktığı pencereden vesaireden yorumlamaya başladı. Ben de iki kelam etmeden mevzu kapanmaz.

Ucu ucuna olmasa da sınırın az üstünde çıkan evet sonucunu nasıl yorumlayabiliriz.

Seçmen topu taca attı hakem işi bitirdi diyebiliriz mesela. Henüz oylama sürerken YSK’nın damgasız zarflarla ilgili verdiği karar aslında güzel giden seçime gölge düşürdü. Cephenin iki tarafından da kimse buna itiraz etmiyor keşke olmasaydı diyor ama evetçiler yapacak bir şey yok derken hayırcılar itirazlarını sürdürmeye devam ediyor. Haksızlar mı değiller tabi keşke olmayaydı.

Bu şekilde kaç oy vardı? Ne kadarı neydi kimse bilmiyor. 900 bin mi ya da ne kadar. Doğrusu daha dün AGİT'in Avusturyalı üyesi Alev Korun, yaklaşık 2.5 milyon oyun 'şaibeli' olduğunu iddia etti. Mühürsüz zarf tartışmasına da değinen Korun, "Yaklaşık 2.5 milyon oyla oynanmış olabileceğine dair şüphe var." dedi ama hayırdan yana tavrın sahipleri için bu iddia da abartılı ve şaibelidir derim.

Eskiden beri Türkiye’nin iki dinamik gücü var denir. Cumhuriyet kurulduğundan beridir ülkeyi devamlı harekete geçiren iki dinamik gücün biri İslamcılar ki şu an iktidarda, diğeri de Kürtler her zaman ki gibi silahaltında ya da silah üstünde.

Olaya olumlu tarafından bakacak olursak bu iki dinamik güç, altında ezildiği baskıdan ötürü ülkeyi devamlı demokratikleşmeye zorlamış iki temel faktördür.

İslamcılar büyük bir halk desteğiyle iktidara gelip merkeze ve başta şikâyetçi oldukları bütün kurumlara yerleştikçe demokratikleşme çabaları başta artmış ardından ters yüz olmuştur. İslamcılar dinamik muhalif bir güç olarak yıllarca biriktirdikleri entelektüel birikimlerini 15 yıllık bir iktidar sınavında malaesef ki heba edince, geriye tek bir muhalif dinamik güç kaldı o da takdir edersiniz ki Kürtlerdir.

Kürtler referandumdan önceki son iki seçimde, bir tarafı dağda diğeri siyasette, bir tarafı silahlı diğeri silahsız verdikleri kavgada tercihini silahsız bir siyasetten yana gösterse de, Kürtlerin temsilcisi olduklarını söyleyenler bu tercihi kabul etmemiş, görmezden gelmiş yok saymıştır. Durum böyle olunca bu tercihi görmezden gelenleri ve hatta kavgayı, savaşı dağlardan, evlerinin önüne kadar getirenleri sandıklarda cezalandırmıştır.

Bununla beraber, Kürtlerin siyasal temsilcilerini cezalandırması diğerlerini ödüllendirdikleri anlamına gelmemelidir. Oylarını azaltsa da hala ilk sırayı cezalandırdıklarına vermiş, diğerlerine de barışı bir daha düşünmesi için fırsat tanımıştır.

1 Kasım seçimleriyle referandum sonuçlarını kıyasladığımızda ortaya çıkan sonuç nettir.

***

Türkiye’ye Başkanlık sistemini Kürtler getirdi.

AĞRI: 1 Kasım: AKP 60 bin HDP 145 bin, Refarandum: Evet 87 bin, Hayır: 115 bin

BİTLİS: 1 Kasım AKP 65 bin HDP 73 bin, Referandum: Evet 87 bin Hayır 60 bin

HAKKARİ: 1 Kasım AKP 17 bin HDP 114 bin, Referandum: Evet 41 bin Hayır 85 bin

TUNCELİ: 1 Kasım AKP 5 bin HDP 27 bin, Referandum: Evet 10 bin Hayır 40 bin

ŞIRNAK: 1 Kasım AKP 23 bin HDP 183 bin, Referandum: Evet 59 bin, Hayır 148 bin

BİNGÖL: 1 Kasım AKP 51 bin HDP 81 bin, Referandum: Evet 68 bin Hayır 74 bin

DİYARBAKIR: 1 Kasım AKP 170 bin HDP 576 bin, Referandum: Evet 251 bin Hayır 525 bin

Ş.URFA: 1 Kasım AKP 520 bin HDP 230 bin, Referandum: Evet 599 bin Hayır 247 bin

BATMAN: 1 Kasım AKP 73 bin HDP 177 bin, Referandum: Evet 97 bin Hayır 168 bin

MARDİN: 1 Kasım AKP 110 bin HDP 260 bin, Referandum: Evet 150 bin Hayır 216 bin

***

Peki Kürtler Başkanlık sistemine inandığı için mi yaptı bunu. Hayır Kürtler savaş değil barış istediği için yaptı bunu.

Umuyorum ki demokratik açılımı rafa kaldırıp Kürtlere sırtını dönen ve milliyetçilerle kolkola girenler sonuçlara bakıp milliyetçilerden çok da destek görmediklerini anlar. Anlar da biraz daha kulak verir Kürtlere ve barışa.