BATMANDA GENÇ OLMAK

Merhaba sevgili Sonsöz Gazetesi okurları.

İlkyazımla siz okurların huzurlarınızdayım.

Batmanın kanayan yaralarına, sorunlarına bir gencin gözünden bakarak, görüş ve önerilerimi sizlerle bu köşede paylaşacağım.

Gençler, içinde bulundukları toplumu en iyi yansıtan ve o toplumun geleceğini en iyi ortaya koyan kesimdir.

Ancak toplumun sorunlarından en çabuk etkilenen ve buna en hızlı tepki veren kesim de yine gençlerdir.

Sizler, Batmanlı vatandaşlar olarak Batman gençliğine baktığınızda ne görüyorsunuz?

Ben Batmanda yıllardır yaşayan bir genç olarak, gençliğe baktığımda soysal baskının, ekonomik sorunların ve gelenekselleşmiş tabuların izlerini çok net bir şekilde görebiliyorum.

Yıllar önce bölgede yaşanan göç olayları ve siyasi baskılar, gençliğimizin üzerine katı bir baskı olarak oturmuş ve bu durum kendini asi ve agresif bir gençlik olarak göstermeye başlamıştır.

Bu durum, zaman zaman kötü alışkanlıklara, lüks yaşamlara özenti duyan bir gençliğin kapılarını da aralamaktan geri kalmamıştır.

Gençlerimizin çok küçük bir bölümü, kendini bu çemberden sıyırmış ve sosyal hayata duyarlı, bilinçli gençler olarak varlığını sürdürmüş olsa da büyük bir bölümü bu bahsettiğim agresif ve asi gençliğin içinde yok olmaktan kurtulamamıştır.

Kentin ileri gelenleri ve yetkili kurumlar, zaman zaman genliğin sorunlarını masaya yatırıp ilginç değerlendirmelerde bulunsalar da günümüz şartlarında Batman gençliğinin sorunları aşılabilmiş değildir.

Sosyal hayatın çok kısıtlı ve dar olması, gelenekselleşmiş yapıların gençlerin üzerinde halen büyük bir baskı olarak durması, bununla birlikte kötü alışkanlıklara olan bağımlılığın her geçen gün daha da büyümesinin önüne geçilememiştir.

Ekonomik sorunların ve işsizliğin, gençler üzerinde yarattığı olumsuz etki ise tüm bunların yanında devasa bir sorun olarak durmaya devam etmektedir.

Kahve kültürüne alışan ve saatlerce iskemlelerde kâğıt oyunlarına dalan, kafelerde zaman harcayan gençlik, içinde bulunduğu kaosun farkında dahi değildir.

Öyle ki gençler, bu durumu bir yaşam stili haline getirmiş ve giderek gerçek yaşamdan uzaklaşmıştır.

Aile bağlarını zayıflatan ve madde bağımlılığını hortlatan şey de tam olarak budur.

Peki, gençler ne istiyor?

Kafelerle donatılmış sokaklar, renkli camekânlarla gençleri iskemlelere çağıran kafeler mi?

Yoksa sosyal ortamların oluşacağı eğitim yuvaları, dans ve spor kursları, yüzme havuzları, iyi şekilde donatılmış kütüphaneler, felsefe kulüpleri, bütün tuzaklardan arındırılmış gençlik evleri ve enstrüman kursları mı?

Gençlik, istediği ve talep ettiği şeyler yerine gelmediği için susmayı ve kendine dayatılan yaşama boyun eğmeyi seçti.

İşte bu yüzden gençlerin küçük bir kesimi sosyal aktivitelerle yaşama dahil olmayı tercih ederken, çok büyük bir kesimi ise kendi yaşantısını ve istediği yaşamı uzaktan izlemek zorunda kaldı.

O izleyici kesimine sesleniyorum: gençliğin neleri değiştirebileceğini çok iyi biliyoruz.

Siyasetimizi, inancımızı, eğitimimizi, sosyal aktivite ve yaşantımızı… olması gerektiği şekilde yaşayıp yeniden dirilme ve bu topluma yön verme zamanıdır. Bunu yapacağız yeter ki harekete geçelim…