BAYANLAR VE ORUÇ - 3
- 28-05-2019 21:00
- 28
Kadınların özel hallerinden dolayı bazı ibadetleri bazı zamanlarda yapmadıkla bu ibadetlerin bir kısmını bilahare kaza ettiklerini, bir kısmından da muaf olduklarını yazmıştık.
Bayanlara özel hal dediğimiz bu durum, hayız (aybaşı) ile nifas (lohusluk) doğum ve sonrasındaki haller olduğu durum idi.
Ay başı(hayızlı), lohusluk (nifas) lı kadının namaz kılmasının caiz olmadığının, kılmadığı bu namazı kaza etmesi gerekmediği ve bu özel hallerinden dolayı namaz kılmış gibi sevap kazandıklarıdır.
Yine bu durumdaki kadınların oruç tutmalarının caiz olmadığı, şayet tutarlarsa tutukları orucun geçersiz olduğu ve tatmadıkları bu günler adedince üzerinde bir yıl geçmemek şartı ile kaza yapmaları gerektiği bir gerçektir.
Kaza olarak tutuklarlı bu oruçlarının vaktinde tutulan bir oruçla aynı sevabı kazandıklarıdır.
Oruç ayında hamilelik veya çocuk emziren bayanların haller:
Hamile ve emzikli olan kadınların, kendilerine yahut çocuklarına bir zarar gelmesinden korkmaları durumunda oruç tutmamaları mubahtır.
İster kendi çocuğu ister başkasının çocuğunu emzirmesi fark etmez.
Yine ücretle emziren kadın olsun, ister olmasın; zarar noktası yine aklın noksanlaşması yahut ölüm tehlikesi yahut hastalık olsun fark etmez. Muteber olan korkunun sebebi geçmiş tecrübelere dayalı olarak yahut adil, uzman bir Müslüman doktorun haber vermesi ile kuvvetli kanata dayalı olan hastalıktır.
Peygamberimiz sallalahu aleyhi ve sellem:
“Allah Teala, yolculardan orucu ve namazın yarısını kaldırmıştır, hamile kadınlarla emzikli kadınlardan da orucu kaldırmıştır.” (Ahmed ve sünen sahiplerinden beş İmam Enes b. Malik el- ka’bide rivayet etmiştir)
Hamile ve emzikli kadınlar oruç tutmazsa, tutmadıkları günleri kaza ederler.
Hanefilere göre orucu kaza etmeleri vacip olup ayrıca fidye vermeleri gerekmez.
Ramazan-ı şerifde gebe bulunan veya emzikli olan kadın, kendine veya çocuğuna zarar gelecek diye korkarsa oruç tutmayıp onu başka zamana bırakabilir.
Yani sonra kaza eder. Yalnız çocuk için oruç tutamayan kadının, kaza ile beraber fidye de vermesi lazımdır.
Hambeli mezhebine göre, çocuklarına bir zarar gelmesinden korkarlarsa hem fidye hem de kaza etmeleri gerekir.
Maliki mezhebine göre, emzikli kadınlara fidye ile birlikte kaza gerekir.
Hamile kadınlara sadece kaza gerekir.
Mezheplerin farklı görüşleri birer rahmettir. Kişiye alternatif sunmasıdır.
Bir mezhepte zorlandığı zaman diğer mezhebe göre amel etmesidir.
Şafii mezhebine göre bir kimsenin oruç kazası veya neziri bulunup da eda etmeden vefat eder ve vefat ânına kadar devam eden hastalık gibi bir mazeretten dolayı oruç tutamamış ise, kendisine ne fidye düşer, ne de Allah indinde mes'ül sayılır.
Fakat eda edebilecek bir durumda olduğu halde, eda etmeden vefat ederse, vasiyyet etmese de terekesinden, halkın yedikleri şeyin cinsinden, her gün için birer müd (avuç) çıkarılacak veya baliğ bir akrabası veya izin almak şartıyla, yabancı bir kimse, yerine oruç tutar.
Resûlüllah (S.A.V.) şöyle buyuruyor:
"Zimmetinde oruç bulunduğu halde vefat eden kimsenin, velisi, onun yerine oruç tutar." (Buhari, Müslim) Bir gün bir kadın Resûlüllah'a gelerek ya Resûlüllah, anam, zimmetinde adaklı oruç olduğu halde vefat etti. Onun yerine oruç tutabilir miyim? diye sordu.
Resûlüllah (S.A.V.) buyurdu ki: "Annenin yerine oruç tut." (Müslim) (Şafii mez.)
Yolculuk, hastalık, hayız ve nifas özrü ile Ramazan-ı şerif orucunu tutmamış olan kimse, daha bunları kazaya müsait bir vakit bulmadan vefat etse, üzerine ne kaza, ne de fidye lazım gelmez. Şu kadar var ki, fidye verilmesini vasiyet etse, malının üçte birinden verilmesi icap eder.( hanefi mez.)
Ramazan-ı şerif orucunu tutmamış olan kimse, bunu tamamen veya kısmen kaza edebilecek bir müddet bulmuş olduğu halde kaza etmeden vefat edecek olsa, -eğer malı var ise- kazası icap eden her gün için bir fidye verilmesini vasiyet etmesi lazım gelir.
Vasiyet etmemişse varisleri fidye verip vermemekte serbesttir.(hanefi mez.)
İhtiyarlık ve müzmin bir hastalık gibi bir mazeretten dolayı oruç tutamayan kimseye her gün için birer müd fidye lazım gelir. (Şafii)
Üzerinde kaza olan kimse ikinci ramazan gelinceye kadar kaza etmezse, ramazandan sonra kaza etmesi icab ettiği gibi, her gün için birer müd, iki ramazan üzerinden geçerse, her gün için ikişer müd, üç ramazan üzerinden geçerse, her gün için üçer müd fidye vermesi lâzımdır. Böylece üzerinden ne kadar sene geçerse, güne gün kaza etmekle beraber, tehir ettiği sene adedince de fidye vermesi icab eder.
Şafii mezhebine göre bir fidye fitrenin dörte biri kadardır. Fitre bir sa'dır. Bir sa' da dört müd'dür.