BAZI SÖZLER, BAZI YILLAR, BAZI İNSANLAR...

İnsan hayatı da Şırnak'tan Siirt'e uzanan Botan Vadisi gibi. Öyle iki dağ arasında uzun, dolambaçlı, keskin, sert... Bir kaç yıl önceydi, ben uzun ve amansız bir yola çıkıyordum. Gri Ankara'nın pek de soğuk olmayan hastane odalarında. Zor olacaktı, keskin olacaktı, direngen olacaktı... Bedenimi saran illete karşı savaşı başlatacaktım. Bu yolculuğun zor ve yorucu olacağını adım gibi biliyordum. Bu mücadelemde bana, en az doktorlar hatta belki onlardan daha fazla destek olan dostlarım oldu. Beni asla yalnız bırakmadılar. Hem sosyal medyada hem de bizzat hastanede, inanılmaz bir dayanışma sergilediler. Bugün hayattaysam onların candan, içten, samimi dayanışmaları sayesindedir. Her birinize ne kadar teşekkür etsem az. Bunu kelimelerle asla ifade edemem. Sadece şunu söyleyebilirim; sağ olun, var olun ve hep hayatımda olun. Bu yüzden asla ne şehrimi ne de insanını unuturum. Bin defa daha dünyaya gelsem yine bu şehirde ömrümün sonuna kadar kalacağım. Hastalığım süresince yeni dostluklar da edindim. Aynı kaderi paylaştığınız hastayla aynı binada aynı kaderi paylaşıp, aynı hayalleri kuruyor, aynı şeylere gözyaşı döküyorsunuz. Belki de aynılaşmanın tek güzel olduğu yer oluyor savaşınızın kalbi. Bu hastalık, istisnalar hariç, geriye dönüşü olmayan cinsten. Her gün bir arkadaşınızın bu sinsi hastalığa yenik düştüğünü görüyor ve yaşıyorsunuz. Sıranın size gelmesini beklemek ne kadar zor. Birkaç gün önce bu hastalığa yenik düşen Antakyalı sevgili dostum kardeşim Semir Köse'nin sevgili eşi ve kız kardeşi beni ziyarete geldi. Hüzünlü anlar yaşadık ağladık... Semir'in son anlarını, hayata karşı son mücadelesini anlattık ağladık... Gelişleri beni fazlasıyla mutlu etti. Gidişleri de bir o kadar hüzünlendirdi. Tekrar görüşmek üzere sımsıkı bir birimize sarılarak üzere vedalaştık. Kim bilir bir daha onları görme şansım olur mu bilemem ancak gelişleriyle bana mücadelenin, dayanışmanın, hayatın güzelliğini hatırlatan sevgili Güler'e ve sevgili Medine'ye sonsuz şükranlarımı yolluyorum…