BEDİ-UZZAMAN 2
- 01-04-2018 23:28
- 16330
“Çünkü ben kendimi beğenmiyorum; beni beğeneni de beğenmiyorum…” (Mektubat 26.) diyen ustad bir hakikati dile getirmiş, insanın en büyük düşmanı olan “ene” yani “ben” in kontrol altına alınması ve ihlâsın inşası için birinci önceliği kendi nefsi ile beraber bize de anlatmıştır.
Yine: “Teveccüh-ü nas istenilmez, belki verilir. Verilse de onunla hoşlanılmaz. Hoşlansa ihlası kaybeder, riyaya girer. Şan ü şeref arzusuyla teveccüh-ü nas ise; ücret ve mükafat değil, belki İhlassızlık yüzünden gelen bir itab ve bir mücazattır… Teveccüh-ü nas arzu etmek değil, belki ondan ürkmek ve kaçmak lazım. Şöhretperestlerin ve şan ü şeref peşinde koşanların kulakları çınlasın. (Yirminci lema ihtar)
Bir önceki yazımda İslam âleminin içinde bulunduğu tefrika, kin, bölünmüşlük ile ehli dalalet ve küfrün aralarındaki birlik ve beraberliğin sebepleri ve hikmetlerini anlatmaya çalışmıştım.
Okumanızın tavsiye ettiğim yirminci lema olan ihlas risalesi;
“Yanı ehl-i gaflet olan ehl-i dünya ve ehl-i dalalet, hak ve hakikate isnat etmedikleri için zaif ve zelildir. Tezellül için, kuvvet almaya muhtaçtırlar…”
“Amma ehl-i hidayet ve diyanet ve ehl-i ilim ve tarikat, hak ve hakikate istinad ettikleri için ve her biri bizzat Tarık-ı hakta yalnız Rabbisini düşünüp, tevfikine itimad ederek gittiklerinden, manen o meslekten gelen izzetleri var.
Zaaf his ettiği vakit; insanların yerine Rabbisine müracaat eder, meded ondan ister. Meşreplerinin ihtilafıyla, zahir meşrebine mühalif olana karşı muavenet ihtiyacını tam hissetmiyor, ittifaka ihtiyacını görmüyor.
Belki hodgamlık ve enaniyet varsa, kendini haklı ve mühalifini haksız tevehhüm ederek; ittifak ve muhabbet yerine, ihtilaf ve rekabet ortaya girer.
İhlası kaçırır, vazifesi zir u zeber olur.”
İhlası kazanmanın“dokuz emrini”:
“Müsbet hareket etmek”, “Çok rabıta-i vahdet bulunduğunu düşünüp ittifak etmek.”, “Haklı bir meslek sahibinin, başkasının mesleğine ilişmemek… İnsaf düsturunu rehber etmek.”, “Ehl-i hakla ittifak, Tevfik-i İlahinin bir sebebi ve diyanetteki izzetin bir medarı olduğunu düşünmekle…”, “…Ehli hak tarafından ittifak ile bir şahs-ı manevi çıkarıp o müdhiş şahs-ı manevi-i dalalete karşı, hakkaniyeti muhafaza etmek.”, “Ve hakkı, batılın savletinden kurtarmak için… Nefsini ve enaniyetini.” , “Ve yanlış düşündüğü izzetini.”, “Ve ehemmiyetsiz rakabetkarane hissiyatını terk etmekle ihlası kazanır, vazifesini hakkıyla ifa eder.”
“Cenab-ı Hakk’ın rızası ihlasla kazanılır. Kesret-i etba ile fazla muvaffakiyet ile değildir. Çünkü onlar vazife-i ilahiyeye ait olduğu için istenilmez; belki bazen verilir.”
“Ey ahret kardeşlerim ve ey hizmet-i Kur’aniye de arkadaşlarım! Bilirsiniz ve biliniz: Bu dünyada, hususen uhrevi hizmetlerde en mühim bir esas, en büyük bir kuvvet, en makbul bir şefaatçı, en metin bir nokta-i istinad, en kısa bir tariki-ı hakikat, en makbul bir dua-yı manevi, en kerametli vesile-i maksad, en yüksek bir meslek, en safi bir ubudiyet: İhlastır.
Yüce Allah hicir suresi;
39- (İblis) dedi ki: Rabbim! Beni azdırmana karşılık ben de yeryüzünde onlara (günahı) süsleyeceğim ve onların hepsini mutlaka azdıracağım!
40- Ancak onlardan ihlaslı kulların müstesna.
41- (Allah) şöyle buyurdu: “İşte bana varan dosdoğru yol budur.”
43- Muhakkak cehennem, onların hepsine vadolunan yerdir.
“Enaniyet ve nefs-i emare sizi aldatmasın. İhlası kazanmak ve muhafaza etmek ve maniaları defetmek için, gelecek düsturlar rehberiniz olsun.
“Amelinizde rıza-yı İlahi olmalı. Eğer o razı olsa, bütün dünya küsse ehemmiyeti yok. Eğer o kabul etse, bütün halk reddetse tesiri yok”
“Bu hizmet-i Kur’aniyede bulunan kardeşlerinizi tenkid etmemek ve onların üstünde faziletfüruşluk nev’inde gıpta damarını tahrik etmemektir.”
“Bütün kuvvetinizi ihlasta ve hakta bilmeliyiz.”
“Kardeşlerinizin meziyetlerini şahıslarınızda ve faziletlerini kendinizde tasavvur edip, onların şerefiyle şakirane iftihar etmektir.”
“Ey hizmet-i Kur’aniyede arkadaşlarım! İhlası kazanmanın ve muhafaza etmenin en müessir yolu bir sebebi, rabıta-i mevttir. Evet, ihlası zedeleyen ve riyaya ve dünyaya sevk eden, tül-i emel olduğu gibi; riyadan nefret veren ve ihlası kazandıran, rabıta-i mevttir. Yanı: Ölümünü düşünüp, dünyanın fani olduğunu mülahaza edip, nefsin desiselerinden kurtulmaktır.”