BİDAT VE HURAFELERİN, KULLUĞA ETKİSİ

İnsanlık tarihi incelendiğinde görülecektir ki, bidat ve hurafeler insan hayatında her zaman yerini bulmuştur.

Din ile bağdaşmayan, dinin esaslarına muhalif, akıl ve bilimle çelişen bir takım inanışlar neden insan hayatında yer almıştır?

İlk olarak şunu söyleyebiliriz ki, insan kendi dini ile ilgili ne kadar az bilgi sahibi ise, onun hayatına o kadar çok bidat ve hurafe girer.

“Hayat boşluk kabul etmez” ilkesine göre nerede boşluk varsa, orada başka nesneler yer alır. Dolayısıyla iman esasları az bilindiği zaman, onun yerine bidat ve hurafeler geçer.

İnsan zayıf bir varlık olduğu için, telkinlere ihtiyaç duyar.

Başına bir felaket geldiği zaman, hastalandığı zaman, bela ve musibet ile karşılaştığı zaman bir yere sığınma ihtiyacı hisseder.

Bir yerlere, bir şeylere sığınma ihtiyacı onun bidat ve hurafelere inanmasına yol açar.

İçinde bulunduğumuz çağ iletişim çağı olduğu için, insanların birbirinden etkilendiği bir çağdır.

Teknolojinin hızla dönüşüm geçirdiği bu çağda, gerçek ve gerçek olmayan haber, düşünce ve fikirler birbirine karışmış durumdadır.

O kadar çok haber ve fikir ortalıkta dolaşmaktadır ki, hangisi doğru hangisi yanlış araştırılmadan bilinmesi mümkün değildir.

Değişen ve gelişen bu çağ, kendine özgü değer ölçüleri, yeni bakış açıları ve yeni yaşam biçimini de beraberinde getirmiştir.

Bu değişim en sarsılmaz zannedilen sistemleri yerinden oynatmakta, insanlığa yepyeni ufuklar ve daha mükemmel bir gelecek vaat etmektedir.

Bütün bu gelişmeler, insanın da sürekli olarak zihnen ve fikren değişmesine yol açmaktadır.

Tüm bu gelişmelerin merkezinde insan yer almaktadır.

Gelişmeler ve yeniliklerin merkezinde,  düşünebilen ve düşüncesi ile üretebilen insan yer almaktadır.

Tarih boyunca insanın düşünmesine ve gelişmesine ket vuran hurafe ve batıl düşünceler her zaman yer almıştır.

Gerek bilinçli gerek bilinçsiz olsun batıl düşünce ve hurafeler toplumu kanser hücreleri gibi kemirmiş ve durağanlaştırmıştır.