BU DA BİZİM MİRASIMIZ

Geçenlerde Efes Antik Kent ve Diyarbakır Surları,  Hevsel Bahçelerinin “Dünya Kültür Mirası” listesine alınıp alınmama konusu görüşüldü.

Türkiye’nin bu iki kültür varlığı Dünya Mirası Listesindeki yerini aldı. Yani kısacası bizim surlar ve bahçeler, Unesco Dünya Kültür Mirası Listesine alınmış oldu.  Bunların da eklenmesiyle UNESCO Dünya Mirası Listesinde 15 adet varlığımız yer almış oldu.

 Diyarbakır Surları ve Hevsel Bahçelerinin UNESCO’ya girmesi Hasankeyf için bir umut oldu. 10 bin yıldan daha uzun bir geçmişe sahip olan Hasankeyf’te bize bırakılan bir miras. Böyle büyük bir mirasın ömrü en fazla 50, 60 yıl olan bir baraj için yok edilmesi gerçekten çok acı bir olay. 

Bundan kaynaklı insanlar sosyal medyada tepkilerini ortaya koymak üzere hızlı bir bicimde bir kampanya başlattı. Bu kampanya Hasankeyf’in dünya kültür mirasları listesine girmesi için yapıldı.

Twitter da “ #hasankeyftounesco “ hashtag’‘i ile etiketlenip Hasankeyf’in eşsiz fotoğraflarının paylaşılmasıyla birlikte kampanya, sosyal medyada yayılmaya başlandı.

Ne yazık ki bu kampanya Kültür Bakanlığını yine harekete geçirecek yeterlilikte ve büyüklükte olamadı.

Aslında Hasankeyf ilk günden beri gözden çıkarılmıştı. Ilısu Barajı gündeme geldiğinde Hasankeyf’i sular altında bırakmadan inşa edilmesini sağlayacak bir proje ortaya atıldı. ODTÜ İnşaat Mühendisliği Bölümü’nde yapılan bir çalışmaya göre, Ilısu Barajı’nın gövde yüksekliği düşürülerek Hasankeyf ve arkeolojik alan, baraj suları altında kalmaktan kurtarılacaktı.

Ne kadar incelendi, ne kadar ciddiye alındı sonuç ortada ve bizler halen Hasankeyf’in sular altında kalmaması için çaba harcıyoruz.

Hasankeyf’i baraj altında bırakacak çalışmalar yerine, Hasankeyf’i turizm sahası ilan edecek çalışmalar yapılsaydı bütün Güneydoğu kalkındırılabilinirdi. 

Oysaki hiçbir şekilde bir çivi çakılmasına bile izin verilmedi. Sit alanı olarak belirleyip oraya dokunulmasına izin verilmedi. Kalkınmaması adına her şey yapıldı.

Benim trajikomik olaylı ülkem, sit alanı olarak belirleyip korunması gerekli alan olarak gösterip sonra baraj adı altında yok olmasına izin veriyor olması işin ayrı bir boyutu sanırım.

Hasankeyf’in sular altında kalması tarihin yok olması bir ağacın kesilmesi, bir canlıya eziyet edilmesi, bir insanın öldürülmesi kadar tehlikeli ve kötü bir olay.

Bu yüzden sular altında kalmaması adına ne söylenmesi gerekiyorsa ne yapılması gerekiyorsa yapmalıyız.

UNESCO’ya göre bir yerin dünya mirası olabilmesi için 10 tane somut kriter belirlemiş. Bu kriterlerin bir tanesinin olması o yerin listeye girmesi için yeterli sayılmış. Araştırmalara göre de Hasankeyf 9 kriteri ile uyuyor.

Bu listeye girerse UNESCO tarafından finansal destek sağlanmış olacak.

Yerli ve yabancı turizmde yüzde yüz artış sağlanacak. Koruma adı altında ayrı fondan pay ayrılacak. Her şeyden kıymetlisi Hasankeyf yaşamaya devam edecek.

Kısacası bizler kocaman barajlar istemiyoruz. İhtiyacı karşılayacak küçük barajlar yapılsın. Güneydoğu güneşiyle yakıp kavuruyor.

Neden bu güneşi enerjiye çevirip barajdan gelecek olan enerjiyi güneşten rüzgârdan sağlamayalım?

Biz Hasankeyf’i yok etmeden enerjimizi sağlayabiliriz ve sağlamalıyız da...

Hoşçakalın...