BU DA MI GOL DEĞİL?
- 23-08-2016 19:41
- 17310
Her dönemin kendine özgü daha doğrusu iktidara özgü ifade biçimleri vardır.
Hafızam hepsini hatırlayacak kadar iyi olmasa da yakın zamana ait olanlardan bir kaçını hatırlıyorum.
Özellikle 90’larda devletin PKK, İslamcı örgütler ve dindar muhafazakârlarla ile savaşında sıkça kullandığı kelimelerin başında “Sözde” ifadesi geliyordu.
“Sözde örgüt yöneticisi, sözde komutan, sözde sorumlu, sözde soykırım” vs…
O dönem birçok tehlikeli ve zararlı kelimeye kondom görevi gören kelimelerden biriydi.
“Güya, sanki öyleymiş” gibi anlamlarına gelen “Sözde” sıfatının modası hiç geçmedi.
Nerde, nasıl, hangi isimlerin önünde kullanılacağı, iktidar ve güç sahiplerince belirlenen “Sözde” sıfatı, kişilerin o güce teslim olma nişanesi gibiydi.
Başta devlet aklının ve o aklın kiracısı iktidarın, anlamak, kabullenmek istemediği, varlığını deve kuşu misali başını kuma gömerek, varlığını reddettiği şeylerin var olmadığını göstermek için kurgulanmış bir dil oyunuydu.
“Sözde insan, sözde aydın, sözde âlim, sözde hoca ve siyaseten en ağırı, sözde Kürt, sözde vatandaş” en belirgin örnekleriydi.
TSK 80’lerin başından bu yana savaştığı PKK mensuplarının Müslüman değil de Ermeni Hıristiyanlar olduğuna halkı inandırmak için “sünnetsiz” kelimesini tedavüle soktuğunda bile MGK toplantıları sonrasında en büyük tehdidin “İrtica” olduğunu açıklıyordu.
Dönemin iktidar sahibi apoletli Kemalistleri için Atatürk’ü sevmeyen her insan ve Diyanetin çizdiği dinin kamusal alanlarını genişletmeye çalışan herkes, en büyük tehdit irticacı tanımına giriyordu.
90’larda iktidar sahipleri için moda kelime İrtica iken, İslamcı muhalefet ve örgütler için de büyük ve küçük şeytan Amerika ve İsrail gibi ülke içine kadar uzanan dış güçlerdi.
***
Sonra araya, paralel, algı operasyonu ve benzerleri girse de etkisi ve imajı azalıp, zayıflayan tehditlerin etki ve korkusunu arttırmak için bir üst çatı ihtiyacı doğdu.
Bu ihtiyacı karşılamak için yeni bir kelime üretilmesi gerekiyordu. Çok da gecikilmedi. Adına “Üst Akıl” dediler.
Üst Akıl, aslında tanım itibariyle 90’ların büyük ve küçük şeytan tanımlarına çok benzese de daha soyut bir ifade olması ona istediğiniz tanımı yapma olanağı veriyor ve iktidarın işini kolaylaştırıyordu.
Hem sonra iktidar henüz barıştığı ve kucaklaştığı küçük şeytan İsrail’i de unutturmak gerekiyordu ki büyük deyince hemen küçüğü de aklı gelebilirdi.
Gezi ayaklanması mı? Üst akıl Türkiye’yi karıştırmaya çalışıyor.
Çözüm süreci rafa mı kaldırıldı? Üst akıl PKK’ya sabotajlar ve saldırılar yaptırarak sabote etti.
17–25 Aralık operasyonları mı? Üst akıl yine boş durmadı.
Üst akıl dedikleri ne ise artık?
Tabi biz aklımızı sadece bize demokrat sadece bize Müslüman olana ipotek ettirirsek, üst akıl da yönetir bizi alt akıl da…
Ve bizi özgürlüklerimizden ve bizi kendimizden mahrum etmeyi meşru göstermenin en kolay yöntemi hepimizin malumu, düşman ve öcü üretmek.
Üretilen öcülerden bizi korumak için özgürlüklerimizden feragat etmeli, farklılıklarımızdan temizlenip onları çöpe atmalı, birlik olup, hepimiz güçlü olanın kimliğinde dirilmeliyiz.
Hala anayasal temelde, bir varlığı ve tanımı olmayan, hala sözde Kürt olan, onca insan ve diğer tüm etnik kimlikleriyle o insanlar tanklara, silahlara karşı meydanları doldurdu.
Üst akla ve altındaki akılsızlara siper etti kendini. Bu da mı yetmedi, daha iki gün önce teröre lanet etmek için sokaklara çıktı. Bu da mı olmadı?
Kürtler bu vatanın ve bu bayrağın onlara sahip çıkmasından çok sahip çıktılar bu bayrak ve bu ülkeye. Yine mi yetmez. “Bu da mı gol değil”
Yahu altı üstü bir akıl. Peki ya kalbi, kalbi olan yok mu?
“Ki onlar, sözü işitirler ve en güzeline uyarlar. İşte onlar, Allah’ın kendilerini hidayete erdirdiği kimselerdir ve onlar, temiz akıl sahipleridir” (Zümer Suresi, 18)