Cami inşaatı yerine karşı çıkmak, dinden çıkmak mıdır?
- 24-12-2022 12:07
- 188
Atatürk Parkına cami yapılması uzun süredir gündemdeydi.
Bunun için Emniyet Müdürlüğü Çocuk Şubesi ve Orman İşletmesi taşındı.
Bunları taşımaya ikna etmenin elbette en çok da Belediyeye maliyeti oldu.
Kamuoyunun genel talebi bu alanın Atatürk Parkına dâhil edilmesiydi.
Yani kentin en merkezi yerinde ve kentin çok tercih edilen parkta yeşil alanın artırılmasıydı.
Bir kesim ise Atatürk Parkı içinde eski Yılmaz Güney Sineması veya Ormana İşletmesi yerine cami yapılmasını istedi.
Cami yapılması talebi bir yıl önce uygun bulunarak Atatürk Parkında yer arayışı başladı.
Atatürk Parkı köşesindeki iki kurum taşındıktan sonra binalar yıkıldı, caminin yapılacağı alan belirlendi.
Caminin yapılacağı alanda, bir asırlık karaağaç olmak üzere birçok ağacın kesileceği iddia edildi.
Bunun üzerine Batman Çevre Gönüllüleri Derneği sosyal medya üzerinden konu ile ilgili tepkisini ortaya koydu.
Dernek, açıklamasında özellikle bir parantez açmış;
“Biz camiye karşı değiliz, ağaca zarar verilmesine karşıyız” diyordu.
Özellikle bu hususa vurgu yapmaları toplumdaki önyargılardan kaynaklıdır.
Bir caminin yapılacağı alanı doğru bulmadığını söylediğinde adeta dinden çıkmış gibi oluyorsun.
Oysa cami yerine karşı çıkmakla, cami yapımına karşı çıkmak aynı şey değildir.
Elbette ibadethaneler toplumun inanç bakımından önemli ve gerekli kutsallardır.
Toplumun kutsallarına, ibadethanelerine elbette saygı göstermek gerekir.
Ancak ibadethaneler inşa edilirken yer seçimine dikkat edilmelidir.
Özellikle yeşil ağaçların bulunduğu alana cami inşa etmemek gerekir.
Ağaç kesimi ile cami yapımını bir araya getirmemek lazım.
Bakın Peygamberimiz Hazreti Muhammed, bir hadis-i şerifinde şöyle buyurur;
“Yaşlılara, kadınlara, çocuklara ilişmeyiniz. Ağaçları yakmayınız. Hayvanlara dokunmayınız. Ve servetleri heder etmeyiniz”
Yine bir hadiste “Yarın kıyametin kopacağını bilseniz bile, bugün elinizdeki fidanı dikin” denilmektedir.
Ağacın, İslam dinindeki önemi bu kadar önemlidir.
Bu yüzden iki önemli değeri, yani cami ile ağacı birbiriyle karşılaştırmamak ve kıydırmamak gerekir.
Cami yeri planlanırken ağaçlara zarar vermeyecek şekilde yeri belirlenmeliydi.
Halen geç kalınmış değil elbette.
Cami ne kadar cadde tarafına yakınsa, o kadar cemaatin erişimi açısından daha iyi olur.
Bu durumun göz önünde bulundurularak cami için belirlenen alanın tekrar gözden geçirilmesi gerekiyor.
Her şeyden önce Atatürk Parkında ağaçlara kıyılmaması için gerekli hassasiyet gösterilmelidir.
Daha önce de ağaçlara zarar verilmeyeceği konusunda söz verilmişti zaten.
“Ağaç taşınacak, kesilen ağacın yerine on katı ağaç dikilecek” savunması, ağaç kıyımı için geçerli bir mazeret değildir.
Nerede olursa olsun hiçbir şartta ve gerekçe ile ağaçlara dokunulmamalıdır.
Bir kere ağaç kesiminin yolunu açtınız mı devamı gelir.
Bu davranış Toplumda sıradanlaşır ve alışkanlık haline gelir.
Camiyi ha 1 metre geride yapmışsın, ha bir metre ilerde, bu ibadeti etkilemez.
Önemli olan mekânın işlevidir, yeri, görünürlüğü ve konforu değil.
Ha illa ihtiyaç ise ve bu bölgeye bir cami yapılacaksa, yeşil alana ve ağaçların yoğun olduğu alana inşa edilmemelidir.
Camiye milyonlarca lirayı harcayan hayırsever, 1 milyonu da bu civarda arsa alarak cami inşa etseydi daha anlamlı olurdu.
Bizim toplumda öyle bir kutuplaşma olmuş ki caminin yerine karşı çıkarken sanki dinden çıkmışsın gibi bir algı yaratılıyor.
Bu yanlış bir yaklaşımdır.
Cami inşasına kimsenin karşı çıktığı yok.
Karşı çıkılan şey, ağaçlara ve yeşil alana kıyılmamasıdır.
İş işten geçmeden ve ağaçlar kesilmeden, yapılması kararlaştırılan caminin yeri bir kez daha gözden geçirilmelidir.