Cübbeliler cübbelerin hakkını verin (2)

Cübbeliler cübbelerin hakkını verin (2)

Cübbesi ile meşhur bir zatı muhteremin ülkemizin başını ağrıtan önemli bir sorunla ilgili önerdiği olumsuz ve gayri islami teklife binaen yazılmıştır.

Ne yazık ki ülkemizde Mason ve Siyonistlerle birlik olup İslam’a, ve Müslümanlara savaş açanlar kutsanırken “Kabe Arap’ın olsun bizlere Çankaya yeter.” diyenlerin yolunun yolcusu olanların “Vatandaşlıktan çıkarılması.” akıl karı değildir.

Bu nasıl bir tezattır ki insanları  “Vatandaşlıktan çıkarmak” gibi hiçbir din ve hiçbir mantığın kabul edemeyeceği bir ceza ile cezalandırmaya kalkışıyoruz?

Bu ne büyük bir basiretsizliktir.

Bu insanların doğruyu görüp yanlıştan uzaklaşmaları için rahmet, merhamet ve şefkat elleri uzatılarak yanlıştan döndürmeleri için gerekli gayreti göstermek gerekirken İslam’ın kabul etmediği ve benimsemediği bir uygulamanın uygulanmasını istemek öncelikle İslamAlimlerinin kabul etmemesi gereken bir durumdur.

Şimdi eğri oturup doğru konuşalım. Acaba PKK’nın ortaya çıkaran nedenler nelerdir? Bu gün Kürtlerin hakkını savunduğunu iddia eden birilerinin sürekli oylarının yükselmesinin nedeni nedir? Asıl bu nedenleri bulmak için başımızı ellerimizin arasına alarak kendimizi sorgulayalım, öz eleştiride bulunalım.

Değerli Cübbeliler! Sizlerin şahsında bizler…

Mazlum halkımızın dilleri ve dinleri yasaklanıp her türlü zulüm uygulanırken, evleri, köyleri, işyerleri basılıp şerefi, izzeti ve onuru ayaklar altına alınırken, köyü, tarlası, bağı bahçesi elinden alınarak sürgün edilirken, haksız yere dipçik ve çizmeler altında ezilirken, Türkçe bilmediği için ana dili olan Kürtçe’yi konuştuğu için hakaret edilip saldırılara uğrarken, halk baskı ve eziyetler altında inim inim inlerken;

Eğer Cübbelerinizi giyip, sarıklarınızı sarıp, sakallarınızı önünüze katıp, Kuranı Kerim’i elinize alarak

“Ey İnsanlar!... Durun! Durun ey kalabalıklar! Burası çıkmaz sokak…

Bunlar, bizlerin dünya ahiret kardeşidir. Müslüman kardeşlerimizdirler. Ta İslamiyetin ilk yıllarından beri bizler bu kardeşlerimizle bizlere, dinimize, topraklarımıza saldıran küffarlara karşı hep birlikte, el ele, omuz omuza, sırt sırta vererek savaştık. Bu toprakları korumak için yan yana yatan nice şehitler verdik.  

Bunlar; bizlerin ana babadan, ırktan, soydan, atadan evvel “Müslüman din kardeşlerimizdir.” Onlara zarar veren bizlere zarar vermiş olur. Onlara hakaret eden bizlere hakaret etmiştir. Onlara saldıran bizleri karşısında bulur” demiş olsaydınız…

Dilleri ve dinleri nedeni ile ezilip sürüldükten sonra onların yanına gidip; “Sizler Muhacir, bizler Ensarız.” Diyebilseydiniz. 

Hz. Muhammed (sav) Medine’ye gittiğinde Müslümanlar arasında nasıl İslam kardeşliğini tesis etmiş ve Ensar ile Muhacirleri kardeş ilan etmiş ise sizler de bunu ilan etseydiniz.. İşte o zaman yıllardır zulme uğrayan bu insanlar acaba dinden ve İslam’dan uzak parti ve gruplara destek olur, rey verirler miydi?

Şimdi sizlere soruyorum Ey Cübbeli, Sarıklı, Sakallı zatı muhteremler… Gerçekten bihakkın görevinizi yerine getirdiniz mi?

Yıllardır sırf Kürt oldukları ve Kürtçe konuştukları için eziyet gören, küçümsenen, ezilen, önemsenmeyen, hala dilleri yasakmış gibi muameleye tabi tutulan Müslüman Kürt kardeşleriniziçin “Türkleştirmeye çalışma” haricinde ne yaptınız?

Bir Müslüman olarak İslami görevinizi yerine getirdiniz mi ki Kürt milletine musallat olmuş gayri islami düşünce ve fikirlerin oy oranlarının artmasından Müslüman Kürt kardeşlerinizi sorumlu tutar onları suçlamaya kalkarsınız?

Bu ne yaman çelişki ve yanlış anlayıştır?

Müslüman din adamları tutarlı olmak zorundadır. İslam’a ve Müslümanlara Allah azze ve celle’nin çizdiği sınırlar doğrultusunda hizmet etmek, Müslümanları yanlıştan çevirmek, şefkat ve rahmet elini uzatarak onlara yardım etmek zorundadır.

Biz;“Din kardeşin zalim de mazlum da olsa ona yardım et.” Diye emrolunan bir dinin mensubuyuz. “Ya Resûlallah! Kardeşim mazlumsa ona yardım edelim. Ama zâlimse nasıl yardım edelim,” diye sorulunca “Onu zulümden alıkoyar, zulmüne engel olursun. Şüphesiz ki bu ona yardım etmektir” diyerek zalimin zulmünden mazlumu korumanın kardeşlik hukukundan olduğunu belirten ilahi ve kutsal bir dinin mensuplarıyız.

Yine Cübbeli’nin şahsında dindarlıkta kül bırakmayan dini mübinikamili ulema ile musannıf ehli imanı kamile soralım.

Yüz yıldan fazla bir süredir Allah’ın ayetlerinden sayılan dillerden biri olan Kürt dili yasaklanırken, okullarında her sabah “Türküm, doğruyum.” Diyerek “Kürt” olan Müslüman kardeşin “yalan söylemeye” sevk edilirken;

Siz; Müslümanlıkta kimseye söz bırakmayan Cübbeli, sarıklı, sakallı, takkeli, şalvarlı, dilinden zikir, elinden tespih düşmeyen Müslüman görünüşlü olup İslam’ın izzetini ve onuru düşünmeyen, Müslümanlıkta “mangalda kül bırakmayan” zatı muhteremler…

Evet, Sizler…

Eğer Müslüman Kürt kardeşlerinize şu birkaç yıllık iktidar dönemi hariç, din ve dilleri nedeniyle binbir çeşit zulümle ve hakaretle aşağılanırken sizler, onlara sahip çıkıp yanlarında dursaydınız, İslam’ın gerektiği kardeşlik anlayışı ile kardeşçe muamele bulunsaydınız, “Bizler et ve tırnak gibiyiz.” derken kendinizi “etten” görüp diğer kardeşlerinizi “tırnak” tan sayıp kesilen tırnaklara seyirci kalmasaydınız -emin olun ki- Müslüman Kürt kardeşlerinizsapık fikir ve ideolojilerin ardından gitmezdi.

Emin olunuz!

Eğer sizler yapılan bu zulümlere karşı Müslüman kardeşlerinizin yanında dursaydınız, onlar; kendilerine kucak açan Rusya’nın, Almanya’nın, Fransa’nın, Amerika’nın, İngiltere’nin yanında yer almaz, ülkemizin başına bu kadar büyük bela ve musibetler açılamazdı.

Unutmayın ki bu ülkenin bağımsızlığı için mücadele edenler, her zaman İslam Alimleri olmuştur.

Bilmez misiniz ki Müslüman Kürt,Türk, Arap, Acem ve bilumum halkların küfre yol almalarının ve İslam’dan uzaklaşmalarının en büyük sebebi “Müslümanım” diyen bizlerin,“Allah’ın dinini,Allah’ın bizden istediği şekilde” yaşamamızdır.

O halde ya hep birlikte Allah’ın ipine sarılıp Cübbenin, Sarığın, Sakalın hakkını vereceksiniz ya da Allah’ın dinin gereği olarak giydiğiniz libası giymeyeceksiniz.

Ey ehli hak ve ehli iman olan zatı muhteremler! Unutmayalım ki hala hiçbir şey için geç değildir.