ERKEN SEÇİM VE DİN ADAMI

Günümüz tarafgir siyaset yapan, dini küçük menfaatlerine alet, toplumum tarafından dindarlığı konusunda belli kesim tarafından kabul gören bazı zatların dini bazı söylem ve eylemleri, kabul edilecek cinsten değildir.

Bu kişilerin kelimeyi tevhidi getiren milyonlarca kişiyi sırf siyasi alanda kendisi gibi düşünmediği için onlara “kâfir, münafık” gibi dini terimlerle hakaret etmeleri, dinen doğru değildir ve gibi vebali de büyüktür.

Ülkemizde hayırlısıyla bir seçim yapılacak, yasal şartları taşıyan parti ve liderler bu yarışta yerini alacak vatandaş da demokratik hakkını kullanarak birini seçecek.

Bu seçim; dini değerlerin, emir ve yasaklarının tercihi yapıldığı bir seçim değildir.

Bu seçim ülkemizi idare edecek başkan ve milletvekili seçimidir.

Zaten seçilecek kişi ve kişilerde;  “anayasaya bağlı, laik demokratik, Atatürk ilke ve inkılâplarına bağlı kalacağına…” seksen milyonu huzurunda namusu ve şerefi üzerine yemin edeceklerdir.

Bir yorumcu: “Allah’ın gönderdiği ve etrafında toplanın dediği bir adamın etrafında toplanmadığın için kıyamette niçin…” gibi olmayan bir ayeti uyduracak kadar sapıtan bu ve buna benzer adamların vebalı ne olacak?

Bir başka yorumcu “Allah ve resullü ile savaştığın…”, “hak ve batıl savaşı”, “bize oy vermeyen kafir”, “Bizimle olmayan hain”… Ve daha nice paylaşım ve hakaretler.

Bu tür kişilerin böyle sapık fikirlere sahip olmalarına katkısı olan hacı ve hocalar mahkeme-i Kübra da haliniz çetin olacaktır.

Tahrif edilen aslılarından uzaklaştırılan ve nihayetinde mensuh olan tüm dinlerin neden bu hale geldiğini hiç araştırdık mı?

 “Hanı biz meleklere: Adem’e secde edin, demiştik. İblis hariç hepsi secde ettiler. O yüz çevirdi ve büyüklük tasladı, böylece kâfirlerden oldu.”

“Biz: Ey Adem! Sen ve eşin beraberce cennete yerleşin; orada kolaylıkla istediğiniz zaman her yerde cennet nimetlerinden yiyin; sadece şu ağaca yaklaşmayın. Eğer bu ağaçtan yerseniz her ikiniz de kendine kötülük eden zalimlerden olursunuz, dedik.”

“Şeytan onların ayaklarını kaydırıp haddi tecavüz ettirdi ve içinde bulundukları (Cennetten) onları çıkardı. Bunun üzerine: Bir kısmınız diğerine düşman olarak ininiz, sizin için yeryüzünde barınak ve belli bir zamana dek yaşamak vardık, dedik.” (Bakara suresi 34-36 ayetleri)

Yeryüzünde insanlık tarihinin başlangıç noktası, belli bir zamana kadar yaşayacak biz insanların akıl ve baliğ olduktan sonra şeytanla olacak müthiş imtihan süreci.

Allah, biz insanlara gönderdiği peygamberler ve kitaplarla şeytana ve nefse karşı bize doğru yolu göstermiştir.

 Şeytan da, insanı kandırıp sapıtarak, ahretini ve dünyasını cehenneme çevirmek için elinden gelenin fazlasını yapmış/yapacaktır. Başarılı olmuş mu? Maalesef çoğunluk üzerinde hep başarılı olmuştur.

Şeytanin başarılı olduğu konulardan biri de din üzerindeki tahrifatlardır.

Dinler tarihi ve tahrifatlarına bakıldığında, dini inkâr edenlerden çok dindar olanların yaptığı tahrifatın daha büyük olduğudur.

Semavi din olarak kabul edilen Yahudi ve Hıristiyanlık dinleri kaynakları Peygamber ve Kitap olmasına rağmen asli ve orijinali olan Tevrat ve İncilin zaman içinde unutulduğu ve bunların yerine papaz ve hahamların sözlerinin değer bulduğunu görürüz.

Hz. İsa (as) gönderilen ve hak olan İncil, ona iman eden havariler tarafından muhafaza edilse de daha sonra gelen, onların yolundan gittiğini söyleyen, dindarlar tarafında kabul görmüş kişiler olan papazlar tarafında zaman, mekan ve şartları göz önünde bulundurarak değişiklikler yapması sonucu bozulmasıdır.

Hakim güçlerle ilişkilerin gelişmesi, maddi imkanlardan istifade etme arzusu, manevi gücün yanında maddi gücün de elde edilmesi dinlerin bozulmasında ayrı bir katkısı olmuştur.

 

 Zaman içinde bu kişiler dine hizmet edeyim derken kendileri (papazlar) kutsal kabul edilmiş, İncil ve Hz. İsa’nın sözleri unutulmuş papazların sözleri din ve sorgulanamaz kabul edilmiştir.

Belki ilk başta iyi niyetli, masumane ve dindarlığın artması için yapılan bu değişiklikler zamanla ruhban sınıfının oluşmasına, Allah adına karar verme yetkisinin kendilerinde olduğunu söylemesine, Hz. İsa ve teslis inancının oluşmasına sebebiyet vermiştir. İşi Cennet’i satma kişiyi aforoz etmek suretiyle cehenneme göndermeye kadar götürmüşlerdir.

Yahudilik de Hz. Musa(as) ve İncil’e yaptıkları da Hıristiyanlıktan geri kalır tarafı yoktur.

Günümüz ve İslamiyet’te şeytanın bu tuzağına düşürülmeye çalışılmakta ancak “Allah’ın indirdiği ve onun muhafazasında olan” bu dini önceki dinler gibi tahrif ve unutulma çabaları başarılı olamayacaklardır.

Yapılacak bu seçimde toplumun kutuplaşmasını körükleyen, dindar, dinsiz, münafık ve hain ve benzeri suçlamaları yapan kimseler tarih karşısında rezil olacak ve mahşerde Allah’a hesap verecektir.

Selem ve Dualarla…