GELENEKSEL EVRE

Petrolspor’un geleneksel prestij maçları evresi başlamıştır. Özellikle son birkaç yıldır benzer senaryoyu hep görür olduk. Seneye iddialı ve umutla başlar, birkaç hafta geçtikten sonra kaybedilen puanlardan sonra şöyle bir sarsılır önce. Fatura o an takımın başında hangi hoca var ise ona kesilir ve gönderilir. Akabinde yeni teknik patronun raporu ile transfer döneminde futbolcular gönderilir, takıma takviye transferler yapılır. Bu hava ile birkaç hafta puanlar toplanılır ve hayaller şelale olur. Sonrasında her ne oluyorsa takımın ivmesi hızla düşer, galibiyet özlemi başlar. Önce umutlar sonra hayaller biter. Taraftarlar dağılır ve stada gelinmez. Ve sonrasında kalan haftalar iddiasız yani prestij maçlarıyla geçirilir. Tabi ki tüm yaşananların sorumlusu olarak kendini gören teknik patron yine istifa eder. Takım kalan maçlarını geçici bir hoca ile bitirir. Sonunda ne mi olur? Kiralık iyi oynayan oyuncuların hepsi gider. Başarılı isimler başka takıma transfer olur ve takım yeni sezon için muamma dönemi yaşar.

***

Evet, Petrolspor’un bir sezonki kısa hikayesi bu. Şahsen her sene umutlanmaktan ve gelecek için hayal kurmaktan bıktım. Futbol dünyasında kasaba, köy ve ilçe takımlarını üst liglerde görünce bıkkınlığım yerini üzüntüye bırakıyor. Kaldı ki sezon başından beri en kötü dönemde bile takım demoralize olmasın diye olumsuz veya kötü bir şey yazmadım, yazmam. Bugün yazdıklarımı ise kaybedilecek hiçbir şeyin olmadığı bir döneme denk getirdim. Gayemiz hedeflediğimiz üst ligler. Bu yıl olmadıysa sonraki yıl. Sonraki yıl olmasa bir sonraki yıl. Öyle ya da böyle mutlaka o gün gelecek. Bu açıdan eleştirilerimiz hep yapıcı olmalı bunun da farkındayız. Bir görev bilincinde olduğumuzu da biliyoruz. Çünkü Petrolspor’a hizmet, bu şehre hizmet etmektir. Böyle bir kutsallık varken kendimize düşeni yapmamız gerektiğini düşünüyorum.

Bunca yazdıklarımdan sonra kalkıp 1-1 biten Darıca Gençlerbirliği maçı ile ilgili bir yorum yapmamı beklemiyorsunuz umarım. Olurda bekleyen var ise birkaç cümle yazarak görevimi yerine getireyim. Hatırlayın geçen hafta teknik direktör Cengiz Seçsev’in istifasından sonra takım Metin Şimşek’e teslim edilmişti. Bu maça beklenen kadro ve oyun anlayışı ile çıktı. İleride etkili olmaya çalışan ama kaptırdığı toplarla kontraya yakalanan bir Petrolspor vardı sahada. İlk yarının sonlarında Sabahattin’in golüyle öne geçtik ama sonrasında dediğim gibi kontra atak ile kalemizde gördüğümüz pozisyonda, kaleci Süleyman’ın da hatası ile golü kalemizde görerek sahadan beraberlikle ayrıldık. Haftalardır dile getirdiğim ama teknik sorumluların ısrarla yaptığı hamleyi yine yazmadan geçemeyeceğim. Veysel Kılınç’ı ön liberoda oynatma mantığını anlamıyorum. Orda oynayamaz mı? Oynar elbette ama önde oynadığında daha etkili olduğunu da görüyoruz. Her maçta ön libero başlayan Veysel, ileriki dakikalarda kendini hücumda buluyor. Madem ileride etkili neden geride başlatıyorsunuz! Birkaç cümle yazayım dedim ama yazdıkça yazdırıyor içimdekiler. Mesela maçın hakeminin istikrarsız tutumu, takımımızı motiveden uzak tuttuğunu söyleyebiliriz. Yan hakemler ile uyum çok kötüydü. Pozisyonlarda avantajı çoğu yerde kullanmayarak hatalarına artılar eklettirdi.

Sonuç olarak hedefi olmayan bir takım için rakibinden daha güzel futbol oynadı diyebiliriz. Kalan haftalar da sanırım bu havada geçecek. Önceki yazılarımda gelecek sezonun hazırlıkları yapılsın demiştik. Umarım bu çalışmalar ufakta olsa başlamıştır. Ama ben gerçekten kanayan yaramıza sezon bitimine kadar yer vereceğim. Üstüne basa basa, haykıra haykıra dile getireceğim. Bir şehir olarak ne olursunuz takımlarınıza sahip çıkın. İlla da sadece başarılı dönemlerde bir takım desteklenmez. Şöyle bir etrafınıza bakın. Diğer kentlerde, diğer bölgelerde üst ligleri bırakın, takımları BAL liginde olan şehirlerdeki seyirci sayılarına bir bakın. Neyimiz eksik anlamış değilim. Ama yinede umutsuz olmayacağım. Futbolu seven ve futbola aşık bir kentin takımına ilerisi için sahipleneceğine eminim.