GELİŞMİŞ ÜLKEMİYİZ


İstanbul seçimlerinden sonra, bazı Yazar ve çizerler "ülkemizin çağ atladığını, ekonomik başarılar elde ettiğini, millettin nankör olduğunu....

" Her şeyin mükemmel suçlunun kadir bilmez seçmen olduğunu demeye getiriyor.
Peki, doğru mu?
Bence yanlış hem de kocaman.
Sistemden beslenmeyen, iktidardan nemalanmayan ve dini çıkarlarına alet etmeyenler beni doğrular.
Doğruluğumu, secimin siyasi değil de ülkenin ekonomik gelişmesini sizinle analiz ederek ispatlamaya çalışacağım.
Bir ülkenin ilerleme de başarılı olduğunu söylemek ilerlemiş ülkelerle kıyaslanarak karar verilir. 
Bu kıyaslama; İstihdam, teknolojik gelişmeler, imalât, patent gibi ekonomik verilerin yanında, eğitim, uluslar arası başarılar, adalet, sadakat ve güven ile ithalat ve ihracat arasındaki farka bakılarak değerlendirilir. 
Maalesef ülkemizin karnesine baktığımızda durumun iç açıcı olmadığını söyleyebiliriz. 
Her ne kadar iktidar yaldızlı sözlerle gizlemeye çalışsa da, geçmişteki yanlışları baz alarak ülkenin geliştiğini söylese de pek inandırıcı değildir. 
Geçmiş gelecek için bir tecrübe kaynağı olsa da, geçmişe takılıp kalmak o ülkeye bir şey kazandırmadığıdır. 
Ülkemiz gibi: imalat, icat, istihdam, eğitim, adalet, teknolojik başarısı veya patenti olmayan ülkeleri, gelişmiş veya gelişmekte olan ülke veya ülkeler kategorisine koyamayız. 
Diğer kriterleri önemsemeden sadece, İthalât ve montaj ile ilerleme olduğunu söylemek de doğru değildir. 
İşsizliğin artığı, gelir adaletini zenginler lehine olduğu bir ülke, gelişmiş ülke olmaz olamaz. 
Banka ve araba sayısının, otoban, hava limanı ve spor salonları gibi hizmet endeksli yatırımların varlığı makyaj olmaktan öteye gidemez.
Hizmet sektörü için borçlanma, yep, işlet, devret ve gelir getirisi garantili olarak yapılmışsa ileriki yıllarda sıkıntıların kaynağı olur.
Şimdiden taahhüt edilen miktarda gelir elde edemeyen firmalara hazineden yardım yapılması sıkıntı olmaya başlamışlardır.
Bu tür yatırımlar azınlık kesim için iyi olsa da, gelişmekte olan ülkeler gibi bizim ülkemizdeki çoğunluk için iyi olmadığı ve refah seviyesinin yükselmediğidir.
Olsa olsa faiz ile borçlanmanın, sömürü düzenin ve modern köleliğin artığı göstergesi olabilir  
Eskiden bir kişi çalışır 10 kişiye bakardı. Karısını çalıştırmayı ayıp sayar ve ailesinin geçimini de rahatlıkla sağlardı. 
Ya şimdi? 
Tüm aile bireyi iş peşinde koşarken, iş bulan çalışırken, çalışmayan iki kişiye zor bakabiliyorlar. 
Kutsal kabul edinen çekirdek aile, zedelemekte geçim sıkıntısı sonucu boşanmalar artmakta ve gençler evlenmekten korkar olmuşlardır. 
Günümüz Türkiyesin’de bankalara borcu olmayan ve faiz yemeyen birey kalmamıştır. 
2000’li yılların başında küresel sermayenin yeni arayışlar içine girdiği görülür. 
Gelişmiş ülkelerdeki yatırımın doyuma ulaşması, ellerinde bulunan bu parayı değerlendirmek işlemişlerdir.
Netice itibariyle; Getirisi yüksel, yatırıma müsait ve devlet güvenceli ülkelere yönelmişlerdir. 
Bu da gelişmekte olan, işsizliğin yüksek olduğu ve genç nüfusa sahip ülkeler için birer fırsat olmuştu. 
Gelişmekte olan bazı ülkeler bu fırsatı değerlendirmiş, sıcak parayı üretim ve istihdam (Kore) ile değerlendirerek başarılar elde etmişlerdir. 
Ülkemiz ise imalât, üretim ve istihdam yerine, sıcak parayı hizmete yönelik yatırımlar yapmıştır. 
İktidarın bu yanlış kararı; Kar getirisi yüksek, garantili ve devlet güvenceli yatırımlar para babaları için cazip olurken maalesef ülkemizin çıkarına olmamıştır. 
Enflasyon çift hanelere çıkmaya başlamış, ithalat ve ihracat arasındaki fark açılmış ve en önemlisi bütçemizde faize ödenecek miktar yatırımın iki katına yakın olmuştur. 
İcralık davalar, döviz kuru, tarım, hayvancılık ve benzeri olumsuzluk ise etkisi daha derin ve büyük olmuştur. 
Özelleştirilmiştirmeyip devletin işletmesinde kalan bazı kuruluşlarda modernize edilmemiş, yeterli personel takviyesi yapılmamıştır. 
İstihdam yönelik yeni yatırımlar yapılmamıştır.
Yeni yapılan hapishaneler yeterli olmazken, suç oranlarının artması ve adliye saraylarıın davalara bakmakta zorlandığıdır.
Uyuşturucu kullanmanın yaygınlaşması ve küçük yaşlara düşmesi, hırsızlık, gasp ve fuhşun artması ise ayrı bir sorundur.
Manevi değerler ve dindar gençlik ne siz sorun ne ben söyleyeyim.
Ülkemiz milli ve manevi değerler bakımından geri gitmiştir.
Muasır medeniyet seviyesine çıkılamamış, laf edebiyatından öteye icraatları fazla olmamıştır.
Selam ve dua ile