Gündem dışı

Gündem dışı

Ülke gündeminin yanında Batman gündemi o kadar hızlı gelişiyor ki insanlar gündemi takip etmekte zorlanıyor.

Ülke gündemini zaten Televizyonlardan ve basından takip ediyorsunuzdur.

Batman gündemini ise Sonsöz gazetesinin yanında diğer yerel gazetelerden de takip ediyorsunuzdur.

Batman’ın gündemi son günlerde vali Hulusi Şahin’in Malatya’ya tayininin çıkması ve Edirne valisi Ekrem Canalp’ın Batman’a atanması. Şahin dün itibariyle Batman’dan ayrıldı sayın Canalp ise ilimizde göreve başladı.

Kararname yayınlandıktan sonra beni görenler yeni valimizi sormaktadırlar.

Yeni vali nasıl, ilgi alanı nedir.

Bende kendilerine bu soruya cevabımı 6 ay sonra vereceğim dedim.

Soruyu soran tanıdıklarım, hemen arkasından şunu söylüyorlar;

‘İnşallah gelen gideni aratmaz’

Bunun içinde ben kesinlikle aratmaz çünkü Batmana deneyimli bir vali geliyor.

Ve yerel yönetimlerde tecrübesi olan bir vali.

Onun için içim rahat, Hulusi Şahin Vali Batnan’a çok şey kattığı gibi kendisinde tecrübe edinerek kendisine çok şey kattı.

Vali Hulusi Şahin Batmanlılarla helalleşme yemeğinde önceki akşam bir araya geldi ve konuşmasında; “Ben Batman’dan zengin olarak gidiyorum” dedi.

Çünkü vali Şahin Batman’da heybesine çok sayıda dost katıp gitti.

Dost en büyük zenginlik olduğunu tescil etti.

Gündem ile ilgili son söz, en iyi ilaç zamandır, beklemektir. Bekleyip göreceğiz…

***

Her yazımda belirttiğim gibi, gündem dışı yazılarımı siz değerli okuyucularım için sosyal medyadan derleyip sizlerin beğenisine sunuyorum.

Bu haftada birbirinden çok güzel ilginç ve ders alınacak hikayeleri sizler için derleyip, paylaştım.

Beğeninize sunuyorum;

***

YAPMAYACAĞINIZ ŞEYLER İÇİN İNSANLARA BOŞA ÜMİT VERMEYİN

Kral dondurucu bir kış mevsiminde gecenin soğuğunda nöbet tutan muhafıza sordu:

– Üşümüyor musun?

Muhafız:

– "Alışığım sayın kralım" dediğinde

Kral:

– "Olsun, sana sıcak tutacak elbise getirmelerini emredeceğim" dedi ve gitti.

Ancak bir süre sonra içeri girdiğinde emri vermeyi unuttu...

Ertesi gün duvarın yanında muhafızın soğuktan donmuş cesedini gördüler, duvarın üzerinde şöyle yazılıydı:

"Soğuğa alışkındım; fakat senin sıcak elbise vaadin beni öldürdü..."

Türlü türlü vaatlerle, insanları bekleterek bir umuda bağlayarak kesinlikle imtihan etmeyin.

Çünkü insan, bekledikçe değişir.

Beklettiğiniz kişi hakkınızda telafisi imkansız olumsuz düşüncelere girer.

Önce umudu öldürürsünüz.

Ardından sevgi,saygı, güven ölür dostluk ölür muhabbet ölür...

***

KUYRUK ACISI VE DOST OLMA

Zamanın birinde, bir oduncu, ormanda odun keserken, çalı arasında bir yılana rastlamış. Elindeki baltayı kaldırıp yılanın başını vurmak üzereyken, bir an göz göze gelmiş. Yaradan'a olan aşkı -yılan bile olsa- yaratılana yansımış ve yılana vurmaya kıyamamış. Yılan da duygulanmış ve dile gelmiş:

- "Ey insanoğlu, sen bana kıyamadın, ben de sana iyilik edeceğim'' demiş.

Bir kör kuyuya dalmış ve kaybolmuş. Biraz sonra ağzında bir altın lira ile dönmüş ve:

- "Bundan böyle ömür boyu sana her gün bir altın lira vereceğim." demiş.

Oduncu altını bozdurmuş ve evinde o gün şenlik olmuş. Ailesi dahil hiç kimseye olanı biteni anlatmamış. Herkes sadece oduncunun çok çalıştığı için durumunun düzeldiğini zannetmiş. Oduncu yıllar boyu her gün o kör kuyunun başına gitmiş, yılan ile buluşmuş ve altınını almış. Bir gün oduncu ağır hastalanmış. Kuyunun başına gidemez olmuş. Birkaç gün geçince bolluğa alışmış evinde, darlık başlamış. Oduncu oğlunu yanına çağırmış ve yılanın sırrını anlatmış:

- "Kör kuyunun başına git ve oğlum olduğunu söyle, yılan sana altın verecek." demiş.

Oğlu inanmamış ama gitmiş. Yılan önce saklanmış, sonra ortaya çıkmış. Onun oduncunun oğlu olduğuna iyice kanaat getirince de kuyuya inip bir altın getirmiş. Oğlan önce inanmadığı hikayenin gerçek olduğunu görünce hırsa kapılmış:

- "Kim bilir daha ne kadar altın var kuyunun içinde." diye düşünmüş. Hırsla yılanı öldürmek için bir hamle yapmış, ıskalamış ama yılanın kuyruğunu koparmış. Yılan da can havliyle dönüp oğlanı sokmuş ve öldürmüş. Akşam yaklaşıp da oğlu gelmeyince, oduncu iyice endişelenmiş. Hasta yatağından sürünerek bile olsa kalkmış. Kuyunun başına gitmiş ki oğlu cansız yatıyor. Yılan da o anda görünmüş; kuyruğu yok ve kanlar içinde. Oduncu durumu anlamış ve çok üzülmüş. Canının parçası oğlu yerde cansız, yıllardır velinimeti olan yılan da yaralı:

- "Hatalı olan oğlum olmalı." demiş ve yılandan özür dilemiş:

- "Tekrar dost olalım." demiş. Yılan ise acı acı gülümsemiş:

- "Çok isterdim ama sende bu evlat acısı, bende de bu kuyruk acısı varken biz artık dost olamayız." demiş.

***

"YAŞAYARAK ÖĞRENMEK"

Napolyon düşman askerlerinden kaçarken, bir dükkâna girmiş. dükkan sahibine hemen kendisini saklamasını emretmiş. Adam Napolyon'u saklayıp, biraz sonra gelen düşmanları da "Az evvel biri koşarak şu tarafa kaçtı" diye savuşturmuş.

Biraz sonra Napolyon'un muhafızları yetişmişler. Adamcağız ömründe bir daha karşılaşamayacağı Napolyon'a sormuş: "Efendim, af buyurun ama merak ettim, ölümle bu denli burun buruna gelmek nasıl bir duygu?"

Napolyon birden öfkelenmiş. "Sen kim oluyorsun da benimle böyle dalga geçercesine konuşabiliyorsun?" diye bağırmış. Askerlerine, adamcağızı kurşuna dizmelerini emretmiş.

Askerler adamın gözünü bağlayıp, karşısına dizilmişler. Mermiler namlulara sürülmüş, artık "ateş" emri verilecek.

Adamcağız içinden 'Ah, ne yaptın sen? Şimdi ölüp gideceksin diye düşünürken, arkadan bir çift el uzanmış, gözündeki bağı açmış.

Tek cümleyle cevaplamış Napolyon: "İşte böyle bir duygu!"

"Yaşayarak öğrenmek, bedeli en yüksek öğrenme biçimidir."

En önemlisi tüm çabanıza rağmen olmuyorsa razı olmayı bileceksiniz.

Mutlu olmanın iki yolu var;

Ya isteklerinizi azaltacaksınız

Ya da İmkanlarınızı zorlayacaksınız

(Dostoyevseki)