GÜZEL AHLAK

Herkesin hem fikir olduğu konulardan birisi de, Müslümanların çoğunlukta (Müslüman ülkeler demiyorum çünkü yüz yıldan fazladır İslami değerlere göre idare edilen hiçbir devlet yoktur)olduğu ülkelerde bazı değerlerin yok olmaya yüz tuttuğudur.

Dürüstlük, insan haklarına saygı, adalet, küçüklere karşı sevgi gibi ahlakın temelini oluşturan unsurların toplumda giderek azaldığıdır.

Yine, kin, intikam, güvensizlik, şiddet, hırsızlık, şiddet, tecavüz ve daha nice ahlaki değerlere aykırı olan davranışların toplumda yer bulduğudur.

Ülkemizdeki seçim çalışmaları ve cumhurbaşkanı adaylarının bir birine karşı kullandıkları dil ve argo kelimeler, “ya bendensin ya ahin” söylemleri.

Oysa yüce Allah tarafından insanlara gönderilen son peygamber H.z. Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem “Ben güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim” (Muvatta, Husnu’l-Hulk) dediğidir.

Yaratılanı yaradan için sevmek, kendisi için istedikleri şeyleri Müslüman kardeşi için istemek, elinden ve dilinden insanların emin olduğu kişi olmak İslam dininin önem verdiği güzel ahlakın unsurlarıdır.

Yüce Allah peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellemle hitaben:

“Muhakkak sen en güzel ahlak üzeresin” (Kalem 4) demesi dinimizde ahlakın önemini ve her şeyin başının güzel ahlak olduğunu belirtmektedir.

Yüce Allah, Müslümanlara hitaben de:

“O muttakiler, kızdıklarında öfkelerini yutar, insanların kusurunu affederler.” (Al-i İmran 134) öfke, kin ve intikamın İslam ahlakında yeri olmadığını açıkça belirtmektedir.

Üzülerek belirteyim ki “Kızdıklarında öfkelerini yutmak, af etmek”  gibi İslami değerler yok olmakta, intikam almayı bir erdemlik, af etmeyi de acizlik olarak görülmeye başlamıştır. Bu düşünce İslami bir değer olarak bazı hoca şeyx ve cemaatler tarafından söylense de, aslından kopmuş, tahrif ediliş, günümüz Yahudi mantığından başkada bir şey değildir.

Bir Müslüman örnek alacağı kişi Hz. Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem olmalıdır.

Onun yaşadığı gibi yaşamaya çalışmalı, sakındıklarından da gücü nispetinde sakınmalıdır. Yoksa kıyamet günü yaptıklarının hesabını vermesi çetin olacağıdır.

Günümüz İslam âleminde ve de ülkemizde yukarıdan aşağıya doğru oluşan intikam alma, “Acırsan acınırsın” mantığı toplumda karşılık bulmaya başlamış, diyalog kültürü yok olmuş kutuplaşma giderek yaygın hale gelmeye başlamıştır.

Bu da bir toplumun başına gelebilecek en tehlikeli durumdur.

Ebu’d-Derda dan (ra) rivayetle Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem:

“Kıyamet günü müminin terazisinde güzel ahlaktan daha ağır bir şey bulunamaz. Allah Teala, bütünüyle çirkef ve kötü davranışları sergileyen; çirkin ve pis şeyleri ağzından düşürmeyen kimseden nefret eder.” (Tirmizi Birr 61)

Bizler dünyada ebedi olarak yaşayalım diye gönderilmedik.  kendi çıkarımız içinde başkasının huzurunu bozma hakkına sahip değiliz.

Dünya bir imtihan yeri, zamanı dolan ölümle ahret yurduna giderken imtihan için yeni insanlar doğum ile dünyaya geleceklerdir.

Ne zaman ki dünyaya gelenler biter, olanlar da ahrete giderse dünyanın mana ve gayesi kalmayacak, belki bir yıldızın çarpması, büyük bir depremle veya “kün fe yekun” emri ile yok olup gidecektir.

Hz. İsrafil (as) ikinci defa suru üflemesiyle, tüm insanlar, mahşerde hesap vermek için toplanacak, dünya hayatında yaptıkları amelleri, mensubu oldukları dinlerine uygunluğu oranında değerlendirilecektir.

Saltanat, makam, para, güç, ilim, saygınlık, yasalara uygunluk, toplumun genelinin kabulü, takdir görme… ile değil Allah’ın şeriatına, kanun ve emirlerine göre hesaba verilecektir. Ahirette en önemli unsur olan ahlakı değerle ön plana çıkmasıdır.

Biz biz olalım başkasının ne dediğinden çok dinim olayı nasıl görüyor ona önem verelim, geçici dünya hayatı için ebedi olan ahret hayatımızı cehenneme çevirmeyelim.

Selam ve dua ile.