HADDİ BİLMEK VE HELAL-HARAM

Haddini bilmek; Ölçüsünü bilmek, ötesine geçmemek, neler yapabileceğini, gücünü ve yeteneğinin neler yetebileceğini bilmek manasına gelir.
Haddini aşmak ise bunların dışına çıkmak veya başkasının hakkını tecavüz etmektir.
Haddini bilmek ne kadar makul ve gerekli ise haddi aşmakta o kadar lüzumsuz ve sıkıntılıdır.
"Ey iman edenler! Allah'ın size helâl kıldığı iyi ve temiz nimetleri (kendinize) haram etmeyin ve  (Allahın koyduğu) sınırları aşmayın. Çünkü Allah, haddi aşanları sevmez.  (Maide 87. diy. meal)
İnsanların haddini aştığı bir konu da helal ve haram konusudur.

Öyle ki son zamanlarda bu kavramı; bilen veya bilmeyen birçok kişinin kullandığı terim olmuştur.
"Diliniz yalana alışılmış olduğu için, "şu haram, bu helaldır" demeyin, zira Allah'a karşı yalan uydurmuş olursunuz. Allah'a karşı yalan uyduranlar ise, saadete şüphesiz erişemezler. (Nahil sur.116 ayet. diy. meal)
Siyasî, örgütsel, duygusal ve husumete dayalı bir çok helal ve haram kavramları çıkmıştır.
Hatta iş öyle zıvanasında çıkmış ki "İkinci defa hacca gitmek, umreye gitmek haram", "faizi helal" boyutuna gelinmiştir.
Üzerine hac farz olan birisinin hac farizasını yerine getirdikten sonra yeniden hac için harcayacağı meblağı ihtiyaç sahiplerine verse daha iyi olur denilmesi doğru olandır.
Ancak işi Sudi Arabistan, Yemen ve İran boyutuna getirip "haramdir" denmesi dini açıdan en basit ifade ile cehalettir.
Nu'man İbnu Beşir(ra) rivayetle
Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem:
"Şurası muhakkak ki, haramlar apaçık bellidir, helaller de bellidir. Bu ikisi arasında şüpheli olanlar vardır. İnsanlardan çoğu bunları bilmez. Kim şüpheli şeylerden kaçınırsa dinini de ırzını da muhafaza etmiş olur...(Buharı, Müslim, Ebu Davud)
Şüpheli konularda işin ehli müctehid imamları kıyas ve icma ile hukum çıkarmaya çalışırken dahi "ben böyle diyorum Allah en doğru bilendir" diyerek temkinli davranmışlardır.
Acik ve net olan helal ve haram konusunda kimsenin fikir yurutmesi, helâli haram veya haramı helal gösterme yetkisi ve haddi yoktur.
Böyle bir yetkiyi kendinde veya bir cemaatte bulan kebair günah işlemiş olma hatta şirke girme tehlikesi vardır.
Bir başka büyük tehlike de faiz konusudur.
Özellikle ülkemizin ekonomik yapısı, dünya gerçekleri ve ihtiyaçlar (Hayati ihtiyaçlar; açlıktan ölmemek soğuktan donmamak için hariç) bahane edilerek faizi helel gösterme çabaları ile fetva verme.
Fetva veren; domuz etini yemek, içki içmek ve zina yapmaktan daha büyük bir günaha girme tehlikesi ile karşı karşıya olabilecekleri gerçeğidir.
Bu fetvaya dayanarak günah işleyen de günahtan kurtulmayacağıdır.
"Faiz yiyenler, ancak şeytanın çarptığı kimsenin kalktığı gibi kalkarlar. Bu, onların, "Alışveriş de faiz gibidir demelerinden dolayıdır. Oysa Allah, alışverişi helal, faizi haram kılmıştır..." (bakara 275)
Selam ve dua ile.