HADİS VE İNKÂRCILARI

Günümüzde, İslam'a ve önün mukaddesatına saldırı tarihte görülmemiş bir biçimdedir.

Dâhili ve harici saldırılar öyle şiddetli ki Müslümanların savunma mekanizması felç olmuş ve mukavemet güçleşmiştir.

Uzun yıllar insanların dinini doğru öğrenme imkânından mahrum bırakılması, eğitim kurumlarında ehil kişiler tarafından eğitimin verilmemesi, dindar, ancak bilgi konusunda cahil bırakılan bir nesil yetiştirilmiştir.

Kulaktan duyma bilgiler, dini istismar eden kişilerin telkinleri, toplumda genel kabul görmeye başlamıştır.

Bu da; Müslümanlar arasındaki birliğin dağılmasına, din eksenli kardeşliğin yok olmasına sebep olmuştur.

İçki, Kumar, Zina, faiz, yalan, cinayet, hırsızlık, gasp... Gibi kebair günahlar artmış.

Namaz, Zekat, Hac, Oruç, büyüğe saygı, küçüğe sevgi, Adalet, insan hakları... gibi değerler azalmıştır.

Bunlarda yetmiyormuş gibi, hadis ve sünnet inkarcilari ile hadis ve uydurma hadis söylemleri ile kafa karıştırmaya çalışanlar türemiş ayrı bir dert olmuşlardır.

Bediüzzaman:

“Hem madem Hâlıkımız, bize en büyük muallim ve en mükemmel üstat ve şaşırmaz ve şaşırtmaz en doğru rehber olarak Muhammed-i Arabî Aleyhissalâtü Vesselâm'ı tayin etmiş Ve en son elçi olarak göndermiş. Biz dahi, ilmelyakîn mertebesinden aynelyakîn ve hakkalyakîn mertebelerine terakki ve tekemmül etmek üzere her şeyden evvel bu üstadımızdan, Halikımızdan sorduğumuz suali sormamız lâzım geliyor.  (Asa-yı Musa) diyerek bir hakikati dile getirmiştir.

Peygamberimizi sallâllâhu aleyhi ve sellem, yaşayarak ve sözleri (hadis) ile Kur'anı izah etmiş, sahabesi de öğrendiklerini bize aktarmıştır

İşin ehli ve iyi niyetli hocaları bilir ki günümüzde hadis ve sünnet ile ilgili yapılan tartışmalar iyi niyetli olmadığıdır.

Usulül hadis ilmiyle hadis tasnifi yapılmış, hadisler sınıflandırılmış, şüphe ve tereddüde muhal bırakılmamıştır.

Bediüzzaman dâhildeki tehlike için yıllar önce:

"Bana ızdırap veren," dedi, "yalnız İslâm’ın maruz kaldığı tehlikelerdir. Eskiden tehlikeler hariçten gelirdi; onun için mukavemet kolaydı. Şimdi tehlike içeriden geliyor. Kurt, gövdenin içine girdi. Şimdi, mukavemet güçleşti. Korkarım ki, cemiyetin bünyesi buna dayanamaz. Çünkü düşmanı sezmez. Can damarını koparan, kanını içen en büyük hasmını dost zanneder. Cemiyetin basiret gözü böyle körleşirse, îman kalesi tehlikededir. İşte benim ıstırabım, yegâne ıstırabım budur. Yoksa şahsımın maruz kaldığı zahmet ve meşakkatleri düşünmeye bile vaktim yoktur. Keşke bunun bin misli meşakkate maruz kalsam da, iman kalesinin istikbali selâmette olsa!" (Tarihçe-i hayat)

"Bize Kur'an yeter diyen" sözlerinde ciddi ve samimi olsalardı "Hadise gerek yok" deme gafletine düşmez ve Kur'an'ın birçok ayetinde "Allah'a ve peygamberine uyun" emrine muhalefet etmezlerdi.

"Andolsun ki Allah, müminlere büyük bir lütufta bulundu; zira daha önce açık bir sapıklık içinde bulunuyorlarken onlara, kendi içlerinden, kendilerine Allah'ın ayetlerini okuyan, kendilerini temizleyen ve kendilerine Kitap ve hikmeti Öğreten bir Peygamber gönderdi" (Âl-i İmrân, 3/164).

"Deki: 'Eğer Allah'ı seviyorsanız bana uyun ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın Allah çok merhametli ve bağışlayıcıdır.' De ki: 'Allah'a ve Peygamber'e itâat edin!' Eğer dönerlerse ki Allah, kâfirleri sevmez." (Âl-i İmrân, 3/31-32).

Hadisi şerifler ve sünneti inkar; dinen çok sakıncalı ve tehlikelidir.

Biz ve günümüz insanları önceki neslin vesilesi sayesinde dinimizi öğrendik.

Nankörlük edip, onları eleştiri yerine onlara saygı duymalıyız.

Selam ve dua ile.