Hak hukuk ve adalet
- 15-01-2025 00:00
- 14-01-2025 16:44
- 474
Adalet; medeniyetin temelidir. Hukuk olmadan adalet, adil olunmadan hak korunmaz.
Her ne kadar adalet ilkesi vicdanda başlasa da vicdana yolu çizen hukuktur. Adaletin ilkeleri hukukla belirlenir.
Hak, hukuk ve adalet üçlüsü bireylerin toplum içinde uyumlu ve adil bir şekilde yaşamasını sağlamak için önemlidir.
Hakkın sınırlarını belirleyen kurallardır. Bu kurallar bireyler için doğuştan veya yasalar tarafından tanınmış olan taleplerdir. Haklar, bireylerin özgürlüklerini, mülkiyetlerini, güvenliklerini ve diğer temel ihtiyaçlarını korur.
Hukuk ise toplumsal düzeni sağlamak amacıyla devlet tarafından konulan kurallar ve normlar bütünü olarak tanımlanır. Hukuk sistemi, bireyler arasındaki ilişkileri düzenler, hakları korur ve toplumda adaleti sağlar. Hukuk kuralları, yazılı (kanunlar, yönetmelikler) veya yazısız (gelenek ve göreneklerle) belirlenmiş olabilir. Aslolan doğru uygulanmasıdır.
Adalet ise toplumda hakların eşit ve doğru bir şekilde dağıtılmasını ve korunmasını sağlayan prensiptir. Adalet, bireylerin haklarına saygı gösterilmesini, suçların cezalandırılmasını ve eşit fırsatlar sunulmasını içerir. Adalet anlayışı, farklı kültür ve dönemlere göre değişebilir, ancak temel amacı, insanların hak ettikleri şekilde eşit ve güzel muamele görmesini sağlamaktır.
Medeni toplumlarda bu kavramlar, birlikte uygulanarak toplumun düzenini ve bireylerin haklarını korunur. Böylelikle insanlar arasında toplumsal barış sağlanır.
Netice de hukuk insanlar tarafından belirlenmiş kurallar bütünüdür. Bu kurallara göre düzenlenmiş yönetimler hakkın ve adaletin gerçekleşmesini daha güzel sağlarlar.
Tarih boyunca kurallara göre hareket eden toplumlar, herkese eşit uygulanan kurullar nedeniyle adil olarak tanımlanmışlardır. Kural tanımayan toplumlar ise zalimdir.
Kendi çıkar ve menfaatlerine göre kural koyup işlerine gelmediğinde bu kuralları değiştirenler veya kendilerinin kurduğu kurallara dahi uymayanlar zalim, despot ve diktatör olarak tanımlanışlardır.
Bir yönetim şeklinde herkes için belirleyici eşit kuralların konması medeni bir toplumu belirler. Bu kurallar yetersiz veya eksik olsa da toplumsal adaleti sağlamak açısından önemlidir.
Her toplum, belirlediği hedeflere göre kural koyar. Kanun yapar. Yönetmelik ve mevzuatlar belirler. Eğer hedefinde eşitlik ve adalet varsa kuralları bu doğrultuda belirler ve uygular. Ama eğer eşitlik ve adalet üzerine değil de bazılarını bazılarına üstün kılmak amacıyla kurallar düzenlenmişse işte o zaman o toplumda zulüm, haksızlık ve adaletsizlik başlar, huzursuzluk ve kargaşa baş gösterir.
Hukuksuzluğun ve adaletsizliğin temel kaynağı insanların renk, dil, soy, ırk, mezhep, meşrep ve benzeri farklılıkları nedeniyle düşman sınıflara ayrılması veya ayrıştırılmasıdır.
Irkçılık, kavmiyetçilik, kafatasçılık, kendini üstün gören kimselerin insanlar arasına soktuğu fitne tohumlarıdır. Bunlar toplumları birbirine düşüren birer zulüm kapısıdır. Irkçılık, İnsanlar arasına kin ve nefret sokan, düşmanlıklar oluşturan toplumsal hastalıklardır.
Irkçılık yapmanın insanlıkla bir alakası yoktur. Aynı şekilde hiçbir ırkında bir diğer ırk üzerinde üstünlüğü yoktur. Üstünlük ancak Allah’ın yasaklarından sakınmak olan takva iledir.
Hepimizin birbirimizi sevip sayması dil, din, ırk ve kavmiyetlerimize saygılı olunması dileğiyle Allaha emanet olunuz.