HER FAZLA BİR İŞGALDİR

Daha çok çalışayım, daha çok kazanayım derken neleri ıskaladığımızın farkında değiliz. Iskaladıklarımızın farkına vardığımızda ise geri dönülemez noktada başımızı çalacak bir duvar arıyor maalesef o duvarı da ıskalıyoruz.

Ünlü Amerikalı komedyen Adam Sandler’in başrolünü oynadığı Click isimli filmi kesinlikle izleyin derim. Kumanda ismiyle Türkçeye çevrilen filmde bir mimar olan Michael Newman, çalıştığı şirketin ortağı olabilmek için tabiri caizse eşşek gibi çalışmaktadır.

İki çocuklu orta halli sıradan bir Amerikan ailesi olan Newman’lar zengin ve şımarık yan komşularıyla devamlı kıyaslanarak sergilenmekte ve bu kıyas daha da kazanmak için evin mimar babası Michael’ın çalışma ve kazanma çabasını kamçılamaktadır.

Çalışmak ama nereye kadar? Kendisinin ve çocuklarının gelecek kaygısıyla daha fazlası ve daha da fazlası için ailesini ihmal eden Michael bir gün bozulan televizyon kumandası yerine evdeki bütün aletleri kumanda edebilecek çok amaçlı bir kumanda almak ister.

Bir gece yarısı gittiği bir mağazanın gizemli “Daha Fazlası” denilen kapısından içeri girer. Tuhaf satıcının onu “Daha da Fazlası” isimli bölüme götürerek, orada ona beleş verdiği ama geri iadesinin olmayacağını söylediği bir kumanda alır.

Ve ilginç bir cevap verir derki insan beleş aldığı bir şeyi neden iade etmek ister ki..

Kumandayı alıp eve giden Michael, elindeki kumandanın büyülü bir kumanda olduğunu ve amaç ve hedeflerine ulaşabilmek için sadece cihazları değil her şeyi kumanda edebildiğini öğrenir.

Başlarda buna sevinen ve eğlenerek hedeflerine teker teker ulaşmaya başlayan Michael aslında ne olup bittiğini ve kendi elleriyle neleri tükettiğini öğrendiğinde çok geç olacaktır.

Filmin devamını anlatıp izleyeceklere spoiler vermek istemediğim için filme ilişkin daha fazla yazmak istemiyorum.

Hollywood sinemasını çok sevmesem de kimi zaman yukarıda zikrettiğim film ve benzeri zekice senaryolar barındıran ve ufkunuzu açacağını düşündüğüm filmlerle kendi ellerimizle neleri tükettiğimizi görme şansına sahibiz.

Kimi zaman kendimizce uğruna didinip çabaladığımız insanların özellikle aile fertlerimizin bilhassa eş ve çocuklarımızın aslında bizden çok şey isteyip beklemediğini anlamıyor görmüyoruz. Birilerince aptalca kıyaslamalar yapılarak aslında daha çok kazanmamız daha çok çalışmamız gerektiğine inandırılıyor ve bunun için uğraşıyoruz.

Onlar için kazanmaya çalıştıklarımızı elde etmek için, zenginliğin karşılığında verdiğimiz zamanın aslında onların hakkı olduğunu ve onların olanı onlardan çaldığımızı bilmiyor görmüyoruz.

Büyülü masallar içerisinde parıltılı şatolar kurduğumuzu sanırken o şatoların ve o masalların içerisinde ya yalnız kalıyoruz ya da birbirimize daha da uzaklaşıp yabancılaşıyor sonra çatışıp birbirimizi tüketiyor birbirimizi bitiriyoruz.

Unutmayın küçük mütevazi evler ve mütevazi hayatlar sizi birbirinize daha da yaklaştırıyorken evler büyüdükçe birbirinize daha da uzaklaşıyorsunuz.

Değer mi?