Hirayama ve Rutinin Büyüsü
- 07-08-2024 00:01
- 06-08-2024 16:29
- 68
Perfect Days (2023) usta yönetmen Wim Wenders’in tezgahından çıkmış enfes bir film.
Tokyo’da umumi tuvaletleri temizleyerek geçimini sağlayan Hirayama adında bir adam hakkında.
Gelin size mutluluğunu kıskandığım Hirayama’dan bahsedeyim biraz.
Hirayama modern bir derviş. Yaşadığı hayatın cezbedici hiçbir tarafı olmayan sıradan bir adam. Fakat Hirayama’nın hayatına bakınca, mutluluk ve dinginliğin belli bir rutinde süren, iddiasız ve kanaatkâr bir yaşamda gizli olduğunu görüyoruz. Rutin, hayatımın bir döneminde beni korkutan bir fanustu. Çünkü rutinin, insanı nefessiz bırakan sıradanlığı da bir gölge gibi beraberinde getirdiğine inanırdım. Çok uzun sürmedi, çalışmaya başladığımda rutin olanda büyülü bir şeylerin saklı olduğunu fark ettim. Hayatı daha derin ve hissederek yaşamaya başlıyor insan. Günlerin, doğanın, esen rüzgârın farkına varıyor, düşmemek için olgunlaşmaya direnen meyvelerin ve ağaçların çatırdayan gövdelerinde tek sıra yürüyen karıncaları anlamaya başlıyor. Pırıl pırıl bir bilinçle etrafınıza bakmaya başlıyorsunuz. Sizi meşgul edecek, andan koparacak bir kuvvetten azade yaşıyorsunuz. Hirayama bu hakikati keşfettiği için inzivaya çekilmiş bir karakter. Yaşadığı hayat sıradan ve sıkıcı gibi gelir bize. Ama kendisi bu hayatı derinden yaşar. Hissetmek ve görmek için yavaşlamak ya da durmak gerek. Hirayama olabildiğince yavaş yaşar. Hayatı koşturmaca ile geçen, daha fazlasını tüketme ve elde etme illüzyonuna kapılmış modern zamanın insanına tokat niteliğinde bir yaşam onunkisi.
Ruhu besleyen ve mutlu eden alışkanlıkları hayatından çıkarıp sadece hayatta kalmaya odaklanmış bir yaşamı öncelediğinde birey, ne yazık ki bir tornavida ya da pense olmaktan öteye gidemez. Hayatı değerli kılan, neşeli alışkanlıklardır. Hirayama, bu tür alışkanlıklarla bezeli bir hayat yaşar.
Hirayama “Şimdi, şimdidir. Bir dahaki sefer, bir dahaki seferdir,” der. Anda kalmak önemlidir onun için. Yaşamın kendisi andadır çünkü. Thich Nhat Hanh “Geçmişle ilgili pişmanlıklar ve gelecekle ilgili kaygılar arasında sıkışıp kaldığımızda, şimdiki anı kaybederiz. Oysa gerçek yaşam, şimdiki anda mümkündür,” der. Hirayama, odağımızı ana çevirir. Anı mükemmel hale getirdiğinizde, yaşadığınız her gün mükemmel hale gelir. Hanh bu konuda Hirayama’nın sırtını sıvazlar: “Gerçek mutluluk, anın içinde derinlemesine yaşamakta bulunur. Küçük şeylerde huzur bulmayı öğrenmeliyiz.” Hirayama’nın yaşadığı hayat tam da Hanh’ın tarif ettiği hayattır. Vakte teslim olan kurtulur düsturuyla yaşayan Hirayama başka bir değişle “ibnü’l-vakt”tır. Çok koşan, sürekli daha fazlasını isteyen, bu uğurda çabalayan ve geç kaldım endişesiyle anı ıskalayan bir insanın mutluluğu ve dinginliği bulması mümkün değildir. Hirayama, endişe, korku ve telaş nedeniyle hayatın kendisini teğet geçmesine izin vermez. Geçmişe sıkışıp kalmadan ve geleceğe kement atmadan, hayatın tam göbeğinde var olmaya çalışır. Özenle ve bundan büyük bir keyif alarak çiçek yetiştirir mesela; yüksek ağaçların serin gölgesinde yemeğini yerken ağaçların ve gökyüzünün fotoğrafını çeker öğle molalarında; The Animals, Patti Smith, The Rolling Stones, The Kinks, Nina Simone, The Velvet Underground… gibi efsane grup ve isimlerden nefis şarkılar dinler gün boyu; mütevazı kütüphanesinde uzanıp kitaplar (William Faulkner-Çılgın Palmiyeler, Junichiro Tanizaki-Gölgeye Övgü vb.) okur geceleri… Anı güzelleştirecek her meyveye iştahla uzanır.
Zarif bir hayat yaşar Hirayama. Gündelik hayatta pek dikkat etmediğimiz, gözden kaçan küçük şeylerde güzelliği arar. Hirayama’nın hayatını görkemli ve büyülü kılan şey bu küçük ayrıntılardır. Kimilerine göre iç karartıcı olan tüm o işler ya da aynı hassasiyetle tekrar eden rutinler Hirayama için bir külfet değil, kucaklanması ve sahiplenilmesi gereken birer değerdir. Hirayama yaşamın anlamını kendini bilerek ve tanıyarak bulmuştur. Süsten ve gürültüden azade duru bir hayat inşa etmiştir. Bu gösterişten uzak hayatta her şeyi mükemmel yapmaya çalışır. Çünkü hayat, öylece kendi başına bırakılacak bir şey değildir. İş arkadaşı “Nasıl olsa yine kirlenir” diye tuvaletlerin temizliğine özen göstermemesi Hirayama’nın tam karşıtıdır. Şartların kötü olması nedeniyle ve nasıl olsa her şey eski haline dönecek diye hayatı baştan savma yaşamamız gerektiğine inanmaz çünkü. Hayat ciddiye alınması ve özen gösterilmesi gereken bir şeydir. Hirayama, hayatı algılayış biçimiyle arkadaşından ayrılır burada. Herkes gibi o da beton binalara, kalabalık caddelere bakabilir; ama o tercihini masmavi gökyüzü ve ağaçlara bakmaktan yana kullanır. Yerleşmiş bir takım değer yargılarını elinin tersiyle iter. “Aşk bile parasız olmuyor” diyen maddeci toplumun tezahürü iş arkadaşının aksine, bu düzenin karşısındadır. Ona göre sevmenin külfeti olmamalıdır. Çünkü önemli olan duygudur. Ve duygular, parayla alınıp satılamaz.
Hirayama hakkında daha uzun yazmak isterdim, köşeye sığmayacağı için burada bırakıyorum.
Konu hakkında benimle aynı fikirde olmayan sayısız Romalı var, biliyorum. Onları Kolezyum’a gitmelerini tavsiye ederim. Omuz veren Galyalılar ise baş tacıdır.