HIRSIZLIK ÇETELERİ BİZLERİN GÜNAHIDIR

HIRSIZLIK ÇETELERİ BİZLERİN GÜNAHIDIR

Üzülüyoruz ve üzücü olaylarla karşılaşıyoruz.

Toplum olarak sorumluluklarımızı yerine getirmediğimiz için üzgünüm.

Geçenlerde yine ceviz kabuğunu doldurmayacak bir meseleden büyük bir dram çıktı.

Hırsızlık suçundan aranan bir hırsızın mahkemeye çıkarılmak için götürülmek istenmesi esnasında güvenlik görevlilerine ateş edilerek bir görevlinin öldürülmesi ve bir diğerinin ağır yaralanmasına ile sonuçlanan menfur bir olay gerçekleşti. Tabi bu arada ateş edenin de vurulduğu ve akabinde öldüğü bildiriliyor.

Bu menfur saldırının ceviz kabuğunu doldurmayan bir nedenden gerçekleştiğini söylememin sebebi şu…  Zaten mahkemeye götürülüp bırakılacak olan bir zanlının eline silahı alarak bilinçli ve kasıtlı olarak güvenlik güçlerine ateş açması… Bunun neticesinde birden fazla ailenin evine ocağına ateş düşürmesi ve toplumun huzurunun bozulması…

Çünkü olay hırsızlık, tutuklanan hırsız ve mahkeme edildiğinde zaten bırakılacağı kesin olan ve caydırıcı cezası olmayan hırsızlık olayı

Hırsız efendi !.. Bundan önce de diğer hırsızlık vakaları gibi onlarca defa tutuklanıp mahkemeye çıkarılıp sonrasında serbest bırakılan biri… Çünkü kanunlar bunu gerektiriyor. Kanunlar caydırıcı değil…

Aynı şekilde hırsız yine bir hırsızlık suçundan mahkemeye çıkarılacak ve daha görevliler oradan ayrılmadan elini kolunu sallaya sallaya çıkıp gidecek. ..

Mesele bu kadar basit… 

Çünkü hırsızlara verilen cezalar mükafat niteliğinde. Beş yıldan az ceza verildiği için tutuklanmaları gerekmiyor. Onlar için her yaptıkları fiil hanelerine bir kahramanlık olarak işleniyor. Bu da gayri meşru camia da birer mükâfat sayılıyor.

Olan, halkın can ve mal güvenliğini sağlayan görevlilere oluyor. Üç evlat yetim, bir gelin dul ve iki insan aramızda yok artık. Bir diğer görevli ise ölümden dönmekle beraber belki de ömrünün sonuna kadar bedenen sakat kalacak.

Aynı şey hırsız içinde geçerli. Hırsızlardan biri mevta, bir diğeri yaralı…

Belki de ömrünü hayatının sonuna kadar kapalı kapıların ardında geçirecek.

En çok üzülecekler ise zavallı aileleri...

Her iki aile de çocuklarını el bebek gül bebek yetiştirmiş, eli ekmek tutacak bir yaşa getirmiş ama ne yazık ki çocuklarının tuttuğu yol neticesinde biri milletin ekmeğine göz dikerek hırsızlık yolunu seçerken, bir diğeri yine çoluk çocuğunun rızkını kazanmak için hırsızlık yapanlara karşı durmanın yolunu seçiyor…

İki aile ve iki evlat; Biri şerefi ve izzeti ile yaşamanın yolunu seçiyor, bir diğeri ise zilletli ve şerli yolu seçiyor.

Bu olayda zararlı çıkan aileler…

Her iki kesiminde anne ve babalarının gözü yaşlı… biz de her iki aile için üzülüyoruz. Ama biri izzet için gözyaşlarını akıtırken, bir diğeri oğlunun zelil bir şekil de ölmesi nedeniyle utanç ve hayasından gözyaşlarını akıtıyor…

Her iki aile de onurlu, izzetli ve şerefli ama evlatlarının tuttuğu yol amellerinin neticesi…

Rabbim kimseye böyle bir acı yaşatmasın.

Son dönemlerde hırsızlık vakalarının artığı bir gerçek… 

Önceleri ufaktan harçlık için başlayan gayri meşru işler, akabinde tatlı gelmeye başlayarak meslek halini alıyor. Hele bir de çevrenin etkisi ve bilhassa mafyavari flimlerin de tesiriyle kendilerini kahraman görüp birkaç kişi ile bir araya gelince de aleme ahkam kesmeye başlıyorlar  ve toplumun başına bela oluyorlar.

Ne yazık bu konuya hiçbir iktidar yeteri kadar eğilmiyor.

Suç örgütlerinin özgürlükleri halkın can, mal, ırz, akıl ve nesil özgürlüğünün önüne geçiyor. Oysa asl olan halkın can, mal, akıl nesil ve ırz güvenliğinin sağlanması.

Devletin birinci dereceden tehlike olarak gördüğü teröre karşı verdiği ehemmiyet nedeniyle bu tür suç örgütleri pek önemsenmiyor veya zararlı görülmüyor veya etkisiz hale getirilmek için üzerinde durulmuyor.

Güvenlik Güçlerinin bu konuda yaptıkları gayret, çaba ve girişimler ne yazık ki boşa çıkıyor. Bunun en büyük nedeni sonu ölüme bile yol açabilecek nice tehlikelerle karşılaşarak belki günler, haftalar veya aylarca üzerinde durarak ortaya çıkardıkları bir hırsızlık olayının failini yakalamalarına rağmen kanunen belirlenmiş sınır ve engeller nedeniyle tutuksuz yargılanmak için bırakılmaları…

Bu da Güvenlik görevlilerinin motivasyonuna olumsuz yansıyor. “Biz yakalayıp götürüyoruz ama kanunlar serbest bırakıyor. Biz ne yapalım” diyebiliyor güvenlik görevlileri…

Bunda da sonuna kadar haklılar. Çünkü ceza ve uygulanışları caydırıcı değil…

Suçlu adil bir ceza göremediğinden yapılan muameleyi mükafatolarak görüp, hırsızlığa, yol kesiciliğe, gaspçılığa devam ediyor.

Ta ki belki de pişman olup bu işlerden el etek çekmeye başladığı birkaç yıl sonrasına kadar. O güne kadar bir sürü mahkemesi olmakla beraber hiç şekilde tutuklanmayan bir hırsız, bir gaspçı, mahkemeleri sonuçlandığında bir de içeri girdi mi; belki de bir daha çıkamayacak kadar ceza alıyor.

Ama ne yazık ki iş işten geçiyor. Yaptıklarından “pişman olup tövbe etse”bile olan oluyor ve ömrünü hapishanelerde geçirmek zorunda kalıyor.

Devamını gelecek yazımıza bırakalım. Selam ve dua ile