HIRSIZLIK ÇETELERİ GELECEĞİN MAFYALARIDIR (II)

HIRSIZLIK ÇETELERİ GELECEĞİN MAFYALARIDIR (II)

Hırsızlık nedeniyle uygulanan ceza sistemi yeni bir sorun olarak çıkıyor karşımıza.

Toplumumuzda nicelik itibarıyla yüzleri bile bulmayacak hırsızlık filini işleyen yoldan çıkmışlara devletin şefkat elini uzatıp imkân sağlaması gerekiyor. Öncelikle yapılan fiilin maddi ihtiyaçtan kaynaklı olduğunu düşünülerek ve imkânı sağlanmalıdır.

Yapılan hırsızlık fiili; açlıktan, yokluktan, kimsesizlikten, sahipsizlikten, işsizlikten ve benzeri şeylerden kaynaklı ise bu durumdan sadece devlet değil tüm toplum sorumludur ve de suçludur. Mesuliyet toplumun tüm fertlerinin üzerinedir. Bir başka deyişle açlık ve ihtiyaçlara çare bulmak tüm fertler üzerine farzdır yani tüm Müslümanlar için farzulayn’dır.

Bu nedenle zaman geçirmeksizin, ivedi olarak bu tür insanlar tespit edilip zaruri ihtiyaçları karşılanmalı, devlet; sosyal devlet olma,  ilkesini uygulamalıdır.  Bu durumda olan kimselere onursuzlaştırılmadan, değersizleştirilmeden, ezik duruma düşürülmeden en önemlisi de başa kakılmaksızın  “balık yemeyi” değil; “balık tutmayı” öğretecek şekilde yardımcı olunmalıdır.

Ardından hırsızlığa yol açan sebep ve nedenleri tespit etmeli ve bu yolları tek tek kapatarak bir çözüm üretmelidir

Tüm bunlara rağmen ihtiyaçtan kaynaklanmayan hırsızlıkların gerçekleştirilmesi durumun da devlet, gazap yüzünü göstererek yapılan hukuksuzluğa karşı gerekli cezayı geciktirmeksizin uygulamalıdır.

Bu tür aileler, miskin olarak değerlendirilip izzeti, onuru ve şerefi ile yaşayabileceği yaşam şartları düzeltilmeli, iş imkânları sağlanmalı, geçimlerini sağlayacak ortam oluşturulmalıdır.

Ayrıca tüm sivil toplum kuruluşları da bu doğrultuda seferber olmalıdırlar.

Ülkesinde yaşayan insanların açlık sorununu çözmek ve gidermek devletlerin birincil sorumlulukları arasındadır. Kaldı ki Müslüman ülkelerde Allah’ın fakirler için belirlemiş olan ZEKAT müessesesi ile ihtiyaçlar hak sahipleriyle buluşturulmalıdır. Malların kırkta biri ile üretilen ürünlerin onda biri, fakir ve miskinlerin hakkı olarak tam ve eksiksiz bir şekilde hak sahiplerine dağıtıldığı takdirde ülkemizde kimsenin aç kalmayacağı muhakkaktır.

Toplumu başıboş bırakmayıp toplum için bir düzen oluşturan ALLAH (CC) :

“Ey iman edenler! Çalışıp ürettiğiniz malların ve sizin için yerden çıkardığımız ürünlerin iyi, temiz ve helâl olanından Allah yolunda harcayın.” 

Açlık ve ihtiyaç haricinde hırsızlık, uyuşturucu, gasp gibi gayri meşru işleri bir meslek gibi icra eden kimseler içinse acımasız ama adil cezalar verilmelidir. “Geciken adalet;  adalet değildir.” prensibi gereği, gereken ceza kesilmeli, yapılan fiil karşılıksız bırakılmamalıdır.

Günümüzde suçluların; suç işledikleri zaman bir ceza ile karşılaşmamaları onlar için bir lütuf, bir iltifat ve bir mükâfat olmaktadır. Hatta ve hatta cezanın ertelenmesi aynı fiili sürdürmeleri için bir teşviktir.

Oysa “Geçiken adalet; adalet değildir.” prensibi gereğince hangi suçtan olursa olsun, suç işleyenlere suçlara cezalar anında verilecek olursa bu hem toplum, hem suçlu ve hem de ailesi için daha hayırlı ve faydalı olacaktır.

İşlenen suç; anında cezalandırıldığında suçlular, daha çabuk kendilerine çeki düzen verecekken cezanın geciktirilmesi ipsiz, sapsız, hırsız, gaspçı, uyuşturucu taciri gibi kimselerin suçlara suç eklemelerine neden olmaktadır. İşlenen suçun geciktirilerek, ertelenerek bir lütuf gibi sunulmasının kimseye faydası yoktur. Aksine bundan en çok zarar görenler bu gayri meşru kötü fiilleri işleyenlerdir. 

İşledikleri her suçtan sonra serbest kalacak ve işledikleri fiilleri arttırarak devam edeceklerdir. Bir, beş, on…  derken açılan davalardan biri sonuçlanacak, bunun üzerine içeri girdikten sonrada onların deyimiyle birer birer patlayan “Bombaları” artık içerden çıkış için bir yolda bulamayacaklardır. Zaten sıkıntıda olan aileleri daha çok sıkıntıya girecek, sorunlar içinden çıkılmaz bir hal alacaktır.

Eee içeri giren kimsenin de geçimini bir şekilde sağlaması gerekecek,ozamanda çeteleşmeler, vuruşmalar, tehditler, uyuşturucu satışları alıp başını gidecektir. Dışarıdan işi düşenlerin işlerini görmeler…derkensuç dosyaları kabardıkça kabaracaktır.

Maalesef bu anlatılanlar bir senaryo değildir. Bizzat bu durumda olan yüzlerce insan vardır.  Hasbelkader;eğer dışarı çıkarlarsa bu seferde kravatlı büyük bir başın ayak takımı, fedaisi veya tetikçisi olmak zorunda kalacaklardır.

Ne yazık ki geleceğin mafyaları bunların arasından çıkmaktadır.

Bunun ortadan kalkması için hepimize düşen sorumluluklar vardır. En büyük sorumluluk ise Milletin hamisi olan iktidarın omuzundadır.

Çözüm olarak yukarıda açıklanan toplumsal sorumluluktan acil olarak bu alanda hukuki bir düzenleme yapılmalı, hukuksal çözüm yolları bulunmalıdır. İlk etapta daha caydırıcı cezalar düzenlenmelidir. Ayrıca suç işleyen hırsızın, gaspçının, uyuşturucu tacirinin tutuklanıp bırakılmadan cezasını çekmesi sağlanmalıdır.

Böyle bir uygulama toplum kadar toplumun güvenlik güçlerini de rahatlatacak, aynı zamanda bu gayrı meşru işlerle uğraşan kişilerin kendilerine çeki düzen vermelerini ve bir an önce bu yoldan dönmeleri sağlayacaktır.

İşlenen bir suçtan sonra tövbe edip temiz bir sayfa açmak kolaydır. Ceza almayıp üst üste biriken suçlardan sonra tövbe edilmesi ne toplum ve ne de kişi için bir anlam ifade etmeyecektir.

Aslında bu konuda en güzel çözüm islam hukukunun getirdiği çözümdür. Mecburiyetten kaynaklanmayan bazı özel durumlar ve de belirli bir miktardan fazla çalınan mal için “EL KESME CEZASI” verilmektedir. Bu ceza acımasız gibi görünse de hakikatinde çok merhametli bir cezadır.

En azından ekmek ve baklava çalan çocukları affedici ve de toplumun imiğini emen kan içiciler için yerinde bir cezadır.

Vesselam…