HORTUMLU BİR BAYRAM YAZISI

Sonsöz’de bir patron klasiğidir,
“Bayram yazılarınızı erken gönderin”
Bu bayram da yine aynı talimat;
Neyse ki bu bayram size,
Deniz dalgalarının vurduğu bir sahilde,
Bebek teninden yumuşak bir kumsalın üzerinde,
Elimde buz gibi serinletici bir limonatayla,
Özgür bir gazetecilik yapmış olmanın verdiği özgüven ve
İyi para kazanmış olmanın verdiği bir mutlulukla yazıyorum.
Şaka be şaka…
Bu bayram da size,
Kilimleri toplanmış,
Perdeleri sökülmüş,
Koltukları baş aşağı edilmiş bir odadan sesleniyorum.
Elimde hortum var an itibariyle.
Kız kardeşim, camları siliyor, köpüklü suyla,
Ben ise yıkıyorum.
Camda su izi kalmaması gerek,
Öyle diyor muhtar anne.
İnsanın annesi bir de muhtar olunca,
Hayat bazen zorlaşabiliyor haliyle.
Sırada, bayram tatlısı yapmak var daha.
Gerçi tatlıyı muhtar anne yapacak ama çırpmak bize ait.
Sabah da erken kalkmak gerek.
Yoksa kıyamet kopacak.
Maazallah, yerle gör birleşecek,
Gökyüzü, üstümüze kusacak.
Tiril tiril giyinmek lazım.
Konu komşu gelecek, elalem ne der sonra?
İşin en güzel tarafıysa,
Bayram şekeri gibi giyinen o çocuklar…
E tabi bir de bayram yemeği.
Tatlıyla aram yok zaten.
Yemekten sonrasıysa, biraz tantana,
Getir, götür, bulaşık falan, anlarsın ya.
E işte böyle,
Sıkıcı bir hayatın içine sıkıştırılan,
Ufak tefek heyecanlar, bayramlar…
Bu yüzden severim,
En kötü günde bile.
Bu yüzden kutlu olsun yine,
Kutlu olsun bayramımız…