İNSANIN YARATILIŞ GAYESİ
- 01-01-2021 18:06
- 22
İnsanın yaratılış gayesi: dünyada ALLAH’IN Halifesi olmasıdır. Diğer varlıklardan üstünlüğü emaneti yüklenmesidir. Bu da insanın bilgi ve öğrenme kabiliyetiyle seçim gücüne sahip olmasıdır. ALLAH’IN dışında irade sahibi tek varlık insandır. Bundan dolayı yükümlü, sorumludur. Bu güç insanı iki zıt dünyaya çağırmaktadır. İnsani düalizm: ALLAH(C.C.) ve şeytan arasında varlık mücadelesi. Kur’an-ı Kerimin tasvir ettiği insan zıtlıklardan oluşmuştur. Akıl nimetini iyi kullanan insan, yaratılış gayesine göre, ALLAH’A kulluk bilinciyle hayat nimetini kullanarak ahirete göç edendir. Şeytanın güdümünde olan yerin dibine düçar olur. İnsanın yaratılış gayesinin Kur’an-i ifadesi:’’ O (ALLAH) , Hanginiz daha güzel işler yapacak diye sizi sınamak için, ölümü ve(her iki alemde) hayatı yaratmıştır. O, sınırsız üstün ve kudret sahibidir. Eşsiz ve benzersiz bağışlayandır.’’(Mülk suresi;2.ayet)
İnsanın ALLAH’IN halifesi olması: ALLAH’IN ruhundan ademin vücuduna üflediği irade, seçim ve özgürlük olabilir. Yani iyiyi, kötüyü, doğru ve yanlışı, sapıklığı seçme yeteneği. Zirveyi veya dereyi, bozgunculuk, hain ligi , veya iyileştirme ve hizmeti seçebilen tek varlık insandır. Sadece insana mensuptur iki fert arasındaki mesafe farkı. Diğer türler arasındakinden daha fazladır. Örneğin; iki hayvan arasındaki fark fiat farkı dır. İyi insanla, kötü insan arasındaki fark korkunçtur. Tasavvur kabul edilemez. Şeytanın rolü de burada ortaya çıkmaktadır. İnsan özgür olmasaydı şeytanın eli bağlanırdı, aldatma, kandırma, günahın anlamı olmazdı. İnsanın iblis ve meleklerden üstün olması, seçme yeteneğiyle ALLAH’IN Halifesi olmasıdır.(Bakara suresi;30.ayet-Nur suresi;55.ayet) Diğer varlıklardan üstünlüğü emaneti yüklenmesidir. (Ahzab suresi;72.ayet)
Emanet; seçim ve iradedir. Diğer varlıkların emaneti yüklenmekten kaçmalarına rağmen, insanın kabul etmesi, insana özgü olan seçim gücü ve özgürlüğünden kaynaklanmaktadır. İnsanın hayatı sorumluluk bilincine dayanır. Bilinçten yoksun olan toplum korkunç uçuruma sürüklenir. Yer yüzünün ruhu insandır. İnsanlık ruhunu kaybederse yok oluşa sürüklenir. Sıratı müstakimden ayrılıştır. Aklını kiraya vermek, sürüleşmek, güdülerinin esiri olmaktır. Dürtü dışımızdaki şeytandır. ’’Ey iman edenler, İslam’a girin ve sakın şeytanın adımlarını izlemeyin! Çünkü o, sizin apaçık bir düşmanınızdır.’’(Bakara suresi;208.ayet)
Kur’an-ı Kerime göre insanın yaratılış gayesinden şu sonuçlar çıkmaktadır. Varlık, tamamen ALLAH’IN Elindedir. Güç ve saltanat sadece ALLAH’IN dır. Şeytan ALLAH’A karşı isyan ederek, güçsüzlüğünün idrakinde olmadan, kendisinden daha değersiz saydığı ve ALLAH’A kullukta kendisini, O ve evlatlarından daha samimi gördüğü Ademe secde etmekten kaçındı. Şeytanın isyanı, ALLAH’IN emrine itaat etmeyişi, dini farzlardan birini yerine getirmeyen dindar insanın günah işlemesine benzer. Şeytan ALLAH’IN rakibi değil günah kar kuludur.
Müslüman; varlığa düalizm gözlüğü ile bakmaz! Varlık ve bütün unsurları makul, mantıklı, ilmi bir temel üzerinde, özenle birbirine bağlı olan, uyumlu ve ahenkli sistemdir. Varlık aleminin tek mutlak sahibi ve yöneticisi ALLAH’DIR. Düalizm ise; hakimiyet alanını ele geçirmede bir birine rakip iki imparatorluk görmektedir. İnsanın yapısında düalizm vardır. Her insan sahip olduğu bilgi ölçüsünde, kendi varlığında çelişki hisseder. İnsandaki hiçbir hakikat, iki düşman kutbun, iki zıt unsurun varlığı kadar açık değildir. Şeytan ALLAH’IN kuludur. İnsanın rakibidir. İnsan sürekli iki cazip gücün etkisindedir. Gücün birisi Onun kurtuluşu, özgürlük, olgunluk, üstünlük, basiret, iyilik ve güzelliğin bulunduğu zirveye, ALLAH’A kulluğa çağırıyor. Diğeri ise; durgunluk, unutulmuşluğa, inişe , yok oluş ve cehaletin karanlık çukuruna, şeytan kendine çekiyor. ALLAH(C.C.) insanı yükseltiyor. Şeytan insanı yerin dibine zorluyor. İnsanın tabiatı çok rahat ve hızlı yapabildiği inişe daha uygundur. İnsanın yükselişe geçmesi gerekirken, çoğunluğu dereye doğru sürükleniyor. Dereyi tanıyoruz. Hep deredeyiz. Zirveyi göremedik, ona alışık değiliz. Zirveye yöneldikçe toplumdan uzaklaşıyoruz. Yol arkadaşlarımız azalıyor, yavaş, yavaş yalnızlaşıyoruz.
İnsanın seçim gücüne sahip olması, hayır ve şerri, hizmet ve hıyaneti, fesat veya ıslahı seçebilir. Bundan dolayı insan yükümlü ve sorumludur. Şu halde Kur’an-ın tasvir ettiği insan zıtlıklardan yaratılmıştır. İki zıt güç onu iki zıt dünyaya çağırıyor. Biri dünyanın dibine, çökmüş balçığa, diğeri karşısında meleklerin secdeye kapandığı zirveye çıkarıyor. Önemli olan, sürekli bu iki zıt cazibenin çekim alanında bulunan ve önünde her zaman iki yolu gören insanın istediğini seçebilmesidir. Sorumluluğu da burada başlar . İblis yol kavşağında pusuya yatmış olup, insanın yakasını bir an olsun bırakmaz. İnsani düalizm ALLAH(C.C.)- şeytan arasında varlık mücadelesidir. Dünyayı yaratan ve sevk idare eden ALLAH (c.c.) ve O’nun karşıtı yaratık şeytan. İnsanın kaderi bu ortamda tercihe bağlıdır. Hangi safı seçerse karşılığı da o olur. Tevhit ve şirk : Ya kayıtsız şartsız ALLAH’A Teslimiyet, ya da ALLAH’A ortak vasıtalarla ALLAH’A ulaşmaya çalışmak.
İnsanın yaratılış gayesini şu ayeti kerime özetlemektedir.’’ Her can ölümü tadacaktır. (ALLAH Yolunda olmasa da mutlaka ölecektir.. Ancak bu hayatın anlamını iyi kavradığınız takdirde sonsuz ahiret hayatını kazanacaksınız.) Biz sizi,(yeteneğinizi açığa çıkarmak ve olgunluk mertebesinde yücelmenizi sağlamak üzere , bazen hastalık ,fakirlik, deprem gibi )kötülük (saydığınız şeylerle ve bazen de sıhhat, zenginlik, güç, başarı gibi iyi şeylerle sınav ediyoruz. İşte bu amaçla bu dünyada kısacık bir hayat yaşayacak ve sonunda, yaptıklarınızın karşılığını görmek üzere Bize döneceksiniz.’’(Enbiya suresi;35.ayet)’’ Ey iman edenler! Hem kendinizi, hem ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan (cehennem) ateşinden koruyun.’’(Tahrim suresi;6)
Ey insan; yaratılış gayesinin bilincinde olarak, hayatının seçimini yaparken, rehberin ALLAH’IN mesajı Kur’an-ı Kerim, Kur’an-ın hayat bulması Resulün hayatı olsun! Selam ve Dua ile.