İSRAİL VE KUDÜS
- 15-12-2017 18:44
- 38
İsrail devleti kurulalı beri Ortadoğu’da, İslam âleminde ve Filistin’de acılar, zulümler, gözyaşları ve feryatlar dinmemiş, artarak devam etmiştir.
1920’de Birleşmiş Milletlerin, Filistin Bölgesindeki İsrail’i tanıması ve 1948’de ise bölgeyi Arap ve Yahudi yerleşimi olarak bölmesi ile İsrail Devleti resmi kurulmuştur.
Theodor Herlz’dir. Theodor, 1860 doğumlu Viyana Üniversitesi Hukuk mezunu bir yazardır. Aslen Budapeştelidir.
Siyonizm’in kurucusu olarak bilinmektedir.
Filistin topraklarında kurulan Siyonist İsrail Devleti, Filistin Halkına her türlü zulüm ve katliamı uygulamış, yurtlarını işgal etmiş ve sürgün etmiştir.
İşin ilginç yanı halkı Müslüman olan devletlerin arasında kurulan bu küçük devlet, Müslümanları idare edenlerin İsrail ile olan ilişkilerine önem vermektedir.
Ülkemizin 2003–2016 yılları arasında ticaret hacminin, TÜİK’e göre 2 milyar dolardan 5 milyar dolara çıkması düşündürücüdür.
Diğer ülkelerin durumu bizim ülkemizden pek farklı değildir.
Bunu bilen İsrail, işgalini artırmış tüm dinlerin ortak değeri ve Filistin'in başkenti olan Kudüs’ü işgal edip kendine başkent yapmıştır.
Verilene yetinmeyip hep fazlasını isteyen Yahudi kavmi aç gözlü, hırslı ve bencil olmaları ve neticesi sonucu yaşadıkları nice sürgün ve katliamlara rağmen ders almamış, imkan bulduğu an zalim olmayı hep şiar edinmiştir.
Ortak değer olan Kudüs, İsrail’in başkent yapması doğru değilken, ABD’nin bunu kabul etmesi ayrı bir yanlıştır.
Kudüs şehrinin bilinen en eski adı; M.Ö. XlX ve XVlll yy ait Mısır metinlerdir.
Bu metinlerde; Moriya, Yebus, Sion, Dâvûd'un şehri ve Ariel olarak isimlendirilir.
Yine Kudüs, adalet yurdu, inananlar şehri, barış şehri, doğruluk şehri, Allah'ın şehri, orduların rahibinin şehri, mukaddes şehir gibi isimler de kullanmış.
"Bereket, Mübarek olmak" anlamına gelen Kuds ismi, Müslümanlara tarafından verilmiştir.
En yaygın kullanılan Kuds kelimesi Ârâmîce “kudşa”dan gelmektedir ve bu kelime şehri değil mabedi ifade etmektedir.
Semavi dinler olan, Musevilik, Hıristiyanlık, hem de Müslümanlık için ayrı ayrı öneme sahip olan bu şehir, bir türlü paylaşılamayan ve kanlı savaşlara sahne olmuştur.
Kudüs ismi Kur'an'da el-Mesci-dü'l-Aksâ'nın mübarek kılınan çevresi şeklinde bahsedilmiş (el-lsrâ 17/1), ayrıca bulunduğu bölge "mukaddes toprak" "iyi güzel bir yer" olarak nitelendirilmiştir.
Mescid-i Aksâ, Mescid-İ Haram ve Mescid-i Resûlullah ziyaret amacıyla seyahat edilebilecek üç mescid-den biri ve yeryüzünde Mescid-i Harâm'dan sonra inşa edilen ikinci mescittir.
Hz. Peygamberin sallallahu aleyhi ve sellem, Beytûlmakdiste namaz kılmayı tavsiye etmiştir.
Hicretten önce iki veya üç yıl süreyle Hz. Peygamber'in Kabe'yi de önüne almak suretiyle Kudüs'e yönelerek namaz kıldığı ve -farklı rivayetler bulunmakla birlikte- Medine döneminde on altı veya on yedi ay bu uygulamanın devam ettiği, daha sonra kıblenin Kabe'ye çevrildiği kabul edilmektedir.
Müslümanların ilk kıblesi, ibadet edilecek yerler arasında üçüncü cami mescit-ül aksa, Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellemin Mirac’a çıktığı Kümbet-usdahra bu şehirdedir.
İsrail, Filistin’i işgal ettiği günden günümüze İslam’ın, Osmanlı ve Müslümanların izlerini silmek için sistematik çalışma yapmaktadır.
Tüm dinlerin önem verdiği değerleri bir arada barındıran Kudüs’ü başkent yapan İsrail ve bu kararı kabul eden ABD, yeni insan hakları ihlallerini oynamıştır.
Ümmetin kıyam etmesi, protesto ile telin etmeleri, siyasi farklılıkları bir tarafa bırakmaları elzemdir.
İslam Teşkilatının, Doğu Kudüs u Filistin’i başkent yapması iyi, ancak yeterli değildir.
Halkı Müslüman olan ülkelerdeki İktidarlar, İsrail ile olan ekonomik ve siyasi ilişkilerini gözden geçirmeleri gerekir.
Ümmetin bağrına saplanmış bıçak gibi acı veren İsrail ve yaptıklarına karşı sessiz kalan veya ses verip icraat yapamayan iktidardaki parti ve yöneticilerine karşı tavır alınmalı ve seçimlerde cezalandırılmalıdır.
Selam olsun Filistin ve Kudüs davasına omuz verene.