KAHROLSUN 729

Oldum olası boykot eylemini kabul edebilmiş değilim. Neden derseniz evet yeryüzündeki herhangi bir yerinde herhangi bir siyasal hareketin ya da rejimin kaynağı durumundaki ekonomik faaliyetlere ilişkin bir tavrın ifadesi olarak boykot ve cezalandırma çabasının çok da sağlıklı işletilemediğini düşünmüşümdür.

Her zulmün karşısında zalime ilişkin bir duruşun ifadesi olarak boykot belki de ticari anlamda haksız bir rekabet doğurduğu içindir ki beni rahatsız eder ve bu tavra sahip çıkmam. Her boykot eyleminin içine sağlıksız birçok bilgi akışıyla haklı ya da haksız birçok marka ve ismin karıştırılmasından ya da her bir firma ya da işletmenin kendi alanında mertçe yenemediği rakibini bu ve benzer hinliklerle yaftalayıp fişlemesi ve boykot listeleri içine düşürmeye çalışmasından duyduğum rahatsızlıktan ötürü boykot eylemini sahiplenmem.

Ama İsrail’in en son Gazze’de tüm dünyanın gözü ve kameralara karşı canlı yayında gerçekleştirdiği katliamın ardından yine ilk akla gelen eylemlerden biri oldu.

Bir boykot çağrısı aldı başını gitti. Yine listeler dolaşıma girmeye ortalığa dökülemeye başladı. Ama en isabetlisi şuydu, Tüketici Hakları Derneği tüm tüketicilere, 729 barkod numarasıyla başlayan İsrail mallarını satın almama ve boykot etme çağrısında bulundu.

Tüketici Hakları Derneği’nin ticari ürünlerin kimliği olan barkod numaraları üzerinden İsrail menşeli ürünleri boykot etmeye çağırması ve bunu haklı ya da haksız somut bir veriye dayandırması isabet oldu.

Bunun mantığı tartışılır ahlaki ya da adil olup olmadığı tartışılır. Ticari bir işletmenin mensubu bulunduğu etnik ya da dini kimliğin temsilcisi konumundaki bir ülkenin en vahşi biçimde gerçekleştirdiği katliamdan sorumlu tutulması ve buna bir tavır almam gerektiği düşüncesi beni rahatsız ediyor. Bunun beni etnik ya da dini temelde bir düşmanlık noktasına getirip kendimle çeliştiğim hissine kapılıyorum.

Fakat öte yandan tüm dünyaya ve tüm halkların tepkisine rağmen katliamını sürdürmekte ısrar eden bir devletin ancak ve ancak büyük ölçekli firmaların boykot ile iflas edebilme korkusuyla kendi içlerinden bir korkuyla durdurulabileceğine olan inancım boykotu haklı çıkarır.

Bir diğer yandan gücünü iç ekonomik dinamiklerinden alan her devletin ve de özellikle bütün gücünü başarılı ticari faaliyet ve organizasyonlarından besleyen İsrail’in bu ekonomik gücün zayıflama olasılığını görmezden gelemeyeceğini biliyorum.

Bunu da geçin İsrail ve ordusunu doğrudan desteklediğini söyleyen Koka Kola gibi kimi firmalar var ki tek başına bunlar dahi boykot edilse bu Birleşmiş Milletlerin cılız ve yapmış olmak için yaptığı açıklamalarından daha etkili olacaktır.

Şöyle bir düşündüğümüzde 2009 yılında Müslümanların İsrail mallarına dönük boykotunun ortaya çıkardığı yaptırımın 370 milyar dolar olması elimizdeki gücün farkına vardırır bizi. En büyük boykot eylemiyle Hindistan 127 milyar dolar, İran 62 milyar dolar ve Türkiye 26 Milyar dolar verdiği zararla ticari yaptırım oluşturmuş.

Bu anlamda küçük büyük kim olursa olsun, ölçeği ne olursa olsun bakkal, market, bu ürünlerin hepsini olmasa da doğrudan İsrail ordusuna yardımlarda bulunduğunu açıklayan kimi markaların ürünlerini raflarından indirmekle takınacağı net bir tavır geliştirmesi bunu ilan etmesi çok yerinde adım olacaktır.

Elbette yetmeyecek hatta en son İzdiham’da okuduğum ifadesiyle…

“Sen Gazze'ye yardım diye, koka kola yerine buz gibi limonatanı içerken bir çocuk daha öldü. Haber vereyim de sonra şey olmasın.”