KANAAT ÇOBANLARI

Hangi kanaatin önderisin? Ya da hangi önderin kanaatisin?

Son günlerde ortalık kanaat önderinden geçilmiyor. Bu kanaatler ne ise artık, kanaatin önderliği mi olur diye kimse sormuyor.

Eskiden şeyhler ve ağalara karşı olduklarını söyleyenler şimdilerde kendi çıkarlarına hizmet ettikleri için şeyhler ve ağaları, aşiret liderlerini el üstünde tutmaya baş üstünde taşımaya başladı.

Ne zamana kadar? Kanaatlerini alıp kendilerine koltuk devşirinceye kadar elbette. 

Kanaat önderleri toplantıları, kanaat önderleri ziyaretleri vs.

Ne zamana kadar siz işinizi görene kanaatleri sandıklarınızda toplayıp kendinize tahtlar, saraylar yapana dek. Sonra?

Kimse hatırlamaz onları, hatırlayan da feodal zihniyetin kalıntıları diye topun ağzına koyar.

Literatürde nedir bu ne anlama gelir diye merak ettim ve Türk Dil Kurumunun sitesinden anlamına bakmak istedim ama maalesef bulamadım. Wikipedia’da bir tanım buldum. Bakın ne diyor orda.

Kanaat Lideri kavramı, psikolojik bir kavram olup, fertlerin ve toplumların anlama ve kavrama farklılıklarından ötürü, bir gruba veya topluluğa sosyal mesajları veya sosyal olayları, onların anlayacağı ve kavrayacağı dilde anlatan liderdir. Kanaat lideri, kendi grubu gibi yaşar. Dolayısıyla grup üzerinde hayli etkindir. Onun yaptıkları grup tarafından çok çabuk benimsenir.

Aslında kavramın tanımına baktığınızda siyasetçinin anlamını karşıladığını söylemek de mümkün. Öyleyse siyasetçinin feodal sistemde ki anlam karşılığını taşıyana gidip sözüm ona önderi oldukları toplumun ya da topluluğun toptan oyuna talip olmak nasıl bir pazarlığa tabidir? Kim bilir.

Neden şu sıralar yine öne çıkmaya ya da çıkarılmaya başlandı kanaat önderleri diye sormanın lüzumu elbette ki referandum çalışmaları kapsamın da sözüm ona kanaatlerin önderleri ile medya karşısına çıkılacak mesajlar verilecek ve bireylerin kanaatlerine çobanlık eder gibi önderlik edenler o kanaatleri siyaset ehlinin çıkarları ve kendi menfaatleri doğrultusunda güdecekler.

Madem öyleydi o kanaat önderlerini göndereydik meclise. O zaman kimsenin kimseye bir şey sormaya kimsenin ikinci eliyle güdülmeye ihtiyacımız olmayacaktı doğrudan birinci elden güdülecektik.

Siyaseten farklı sonuçlar doğuracağı için tabi ki, sadece belli dönemlerde o kanaatlerle yatıp kalmak yeteceği için tabi ki. Ben demeyeyim ama siz neye benzetirseniz benzetin artık.

***

TÜM KALBİMLE...

Tüm kalbimle deyip deyip, yürütülen referandum çalışmalarında kimse demeyecek mi yahu Anayasa dediğiniz şey aklıdır kalbi değil.

Sorunları kalple çözebilsek kalbi olarak problemlerin önünü alabilseydik zaten anayasaya da ihtiyaç olmazdı.

Kalbimiz ve vicdanımız doğru işlemiyor ki aklı referans alan anayasa yapmaya çalışıyoruz.

Şimdi aklı referans alıp yapılan bir anayasayı oylarken akılcı değil de kalbi yaklaşmak ve bunun üzerinden propaganda yapmak da neymiş.

Etle tırnak dedik olmadı, kardeşlik dedik olmadı, din kardeşliği dedik olmadı, kız alıp verdik olmadı, aynı toprağa kanımızı akıttık, aynı kutsal kelimelerle o toprağa gömüldük olmadı.

Belli ki kalbi aynı vicdana taşıyamadık taşımak da mümkün değil ki bunun için yasaya, kanuna ve anayasaya ihtiyacımız var.

İşte o anayasa bu anayasa mı iyi düşünün derim.