Kardeşlerim sevindikleri için seviniyorum

Kardeşlerim sevindikleri için seviniyorum

Evet, Gazze de yapılan anlaşmaya sevinemiyorum. Varsa buruk bir sevincim, sadece o mazlumların sevinçlerine ortak olmaktan ibaret.

Onbeş aydan fazladır Gazzeli kardeşlerimiz her gün ve her gece bombalı ve silahlı sadırlarla katlediliyorlar. Bu anlaşma ile katliamların son bulmayacağı da muhakkak. Amerika,  İngiltere ve Avrupa Devletlerinin İsrail’e sunduğu sınırsız güç desteği ile soykırıma varan katliamlar işlendi. Kadın, çocuk, yaşlı genç insanlar katledildi.

Gazze yerle bir edildi. Evler yıkıldı. Yaşam alanları yok edildi. Camiler, ibadethaneler, Okullar yok edildi. Hastane çalışanları öldürüldü. Birçok gazeteci ve aktivist katledildi.  

Gazze de Dünyanın hiçbir yerinde öldürülmediği kadar masum çocuklar öldürüldü.

Yeryüzünde hiçbir yere yağmadığı kadar bomba yağdı. Masum insanlar katledildi. Sığınacak ne bir yerleri ne bir yurtları kaldı. İnsanlar her an ölümle, öldürülmekle karşı karşıyaydılar. Tüm dünya güçleri üzerlerine gelmelerine rağmen zalimlere teslim olmadılar, boyun eğmediler. Her şeye rağmen canlarını feda etmekten çekinmediler.  

İşte, bu zor şartlarda Gazzelilerin bir ateşkesle sevinmesi tabi ki mukadderdi.

Böyle zor bir imtihanla imtihan edildikleri bir dönemde “Allah’ın yardımı ne zaman?” diye yakardıkları bir zamanda “ateşkes” ile Allah’ın onlara lütfettiği nefes alma müddeti, tabi ki onlar için büyük bir zaferdi. Tabi ki sevinecek, zaferlerini kutlayacaklardı.   

Evet, her hâlükârda Gazzeli savaşçılar muzafferdir. Onlar, ölse de muzafferdir, öldürse de muzafferdir. Değil mi ki! Onlar “Size ne oluyor ki "Ey Rabbimiz bizi, halkı zulme sapmış şu kentten çıkar; katından bize bir dost gönder, bir yardımcı gönder!" diye yakaran mazlum ve çaresiz erkekler, kadınlar, yavrular için savaşmıyorsunuz!” (Nisa 75) diye uyaran Allah’ın ikazına “lebbeyk” diyerek icabet edip Allah’ın düşmanları olan zalimlerle savaşmışlardır.

Gazzeli Müslümanların direnişi, Lübnanlı Müslümanların desteği, Yemenli Mücahidlerin kilometrelerce uzaktan bizzat savaşa müdahaleleri sonucunda İsrail Gazze’yi yerle bir etmesine rağmen esir alamadı. Teslim alamadı. Gazzeli Müslümanların direnişi büyük bir azimle devam etti. Ve de devam edecektir. Bundan hiç kimsenin şüphesi yok.

İşte bu nedenle onlar için her aşama zaferdir ve onlar her halde muzafferdir. Allah için çıkılan yolda hiçbir zaman hezimet ve mağlubiyet yoktur. Onlar dik duruşlarıyla şerefli, mücadeleleriyle de izzetlidirler. Onurludurlar. Onlar, mücadeleleriyle galip gelenlerdir. Kazananlardır…

Onlar, işte bu nedenle sevinmeyi, sevinçlerini kutlamalarla ortaya koymayı hak ediyorlar.

Unutmamak gerekir ki bu ateşkes İsrail ve Hamas arasında sadece bir Ateşkes Antlaşmasıdır. Ve yeni Amerikan yönetiminin dengesizliği, Gazzeli Müslümanlara huzur getirmeyeceği açıktır.

Hiçbir zaman sözünde durmayan ve güven vermeyen İsrail, Rehinelerin bırakılmasından sonra saldırılarını durdurmayacağı muhakkaktır.

Yeni Amerika Başkanı Trumb, daha iktidar olmadan aba altında sopa göstererek “Gazzeyi Cehenneme çevireceğini” vaat etmektedir. Yardımcısı ise “hiçbir zaman Gazze’yi Hamas’ın yönetmesine izin vermeyeceklerini” bildirmektedir.

Aynı şekilde Mısır ile Gazze arasındaki Refah Sınır Kapısı Gazzelilere teslim edilmeyecektir. Gazze'nin kuzeyi ve doğusundaki iki sınır bölgesinde 800 metrelik birer tampon bölge oluşturulacak, Gazzeyi bölümlere ayıran Netzarim Koridoru ve Philadelphia Koridoru İsrail’in elinde olacaktır. İsrail, yerleşim yerlerine kadar Gazze’yi çepe çevre saracak, Gazze üzerindeki güvenlik kontrolünü elinde tutacak ve de istediği zaman istediği yere saldırı düzenlemekten, istediği zaman istediğini öldürmekten geri durmayacaktır.

İşin en kötü tarafı ise Hamas'ın Gazze'yi yönetmesine izin verilmeme iddiasıdır. Tabi bunu nasıl başaracaklarsa…   

Sonuçta Filistin için şimdilik pek parlak bir gelecek görünmemektedir. Kudüs başkentli bağımsız bir Filistin Devleti gündemden düşmüştür. Direniş cephesi olarak adlandırılan Lübnan Hizbullahı bertaraf edilmiştir. İsrail’e tehlike oluşturan Suriye cephesi güvenilir hale gelmiştir. Üstelik Golan tepeleri tamamen işgal edilmiş, İsrail, Şam’a 20 km kalacak şekilde Suriye’ye girmiş, kimseden ses bile çıkmamıştır. Irak da konumlanan Kudüs savaşçılarının önü büyük bir şekilde kesilmiştir.

Fakat bu hesabı, Filistinli Mücahitlerin teslim olmamaları ve göstermiş oldukları direniş tamamen bozmuştur. Süreci ateşkese zorlamıştır.

Ateşkesin asıl etkenlerden biri de Trumb ile Netenyahu arasında süregelen çekişmedir. Bu çekişme yeni bir Dünya Savaşı için ortalığı harlayan Joe Biden’in Siyonizmin politikalarını sürdürmesi için Donald Trump’a bir dizi suikast düzenlemesidir.  

Trump; bu suikastların seçimleri kazanmasını istemeyen Siyonist lobisinin işi olduğunu düşününce olan olmuştur.

Trump, Netanyahu'yu ABD dış politikasını manipüle etmekle ve Ortadoğu'da "bitmeyen savaşlar" düzenlemekle suçlamış, küfürlü ifadeler kullanarak “O, bizi bitmeyen savaşlara sürüklediği için derin karanlık bir o.. çocuğu.” ifadesini kullanarak Netenyahu’nun anasına varacak hakaretlerde bulunmaktan çekinmemiştir.

Arkasında Trump desteğini tam olarak bulmayan İsrail’in ateşkes antlaşmasını kabul etmesinin ikinci nedeni bu olsa gerektir…

Netice de ne Amerika’ya ve ne de İsrail’e güven duymak mümkün değildir.

Her ne kadar Gazzeli kardeşlerimiz haklı olarak seviniyor, kutlamalar yapıyorlarsa da ortada hiçte iç açıcı bir durum söz konusu değildir.

Amerika, İsrail’e yaptırım uygulamadıkça İsrail’in ateşkese uyması mümkün değildir. Allah’ın gücü ve kudreti haricinde İsraili durduracak hiçbir güç görünmemektedir.

İşte tam da bu nedenle yapılan ateşkesle sevincim kursağımda kalmakta, Gazzeli Kardeşlerimizin sevincine katılmakla birlikte bir türlü sevinememekteyim.

Wesselam …