KOMŞU HAKKI...

Tanzimatlarla başlayan batılılaşma hareketi, çağdaşlaşma, uygar medeniyetler seviyesine çıkma ve benzeri sebeplerle oluşan akımlar, öğretim alanımızda, yani müspet fen ilimleri ve teknolojik ilerleme konusunda bize fazla bir şey katmamıştır. 

Ancak eğitim konusunda ise hayatımızın her alanında etkili oluş, körü körüne batı hayranlığı bize birçok değerimizi unutturmuştur.

Aslında olması gereken tam tesri olmalıydı. “Müslüman’ın yitik malı olan müspet ilim”, “Çin’de de olsa” öğrenilmeli ve öğretilmeliydi. Milli ve manevi değerlerimizle toplum eğitilmeliydi.

Yüz yıldan fazladır batı felsefesi ve hayranlığı ile toplumun eğitilmesi doğru mu idi?

Bana göre çok yanlış idi ve bu yanlışlardan biri de komşu ilişkilerimizdir.

Zaman içerisinde giderek önemini yitiren komşuluk ilişkileri, günümüzde ise zirve yapmış, mahalle yerini siteleşme almış, iş yoğunluğu, bina hayatı, rahata düşkünlük, soysan aktivitelerin tv seyretme ile giderilmeye çalışılması, kahvehane kültürü, siyasi çekişmeler, komşuluk ilişkilerinin yok olmasına sebep olmuştur.

Eskiden köyde veya mahallede ölü olduğunda yas ilan edilir, eğlenceler yapılmaz, düğünler ertelenir, taziyeye gidilir, acılar paylaşılırdı. Düğün, asker gelmeleri veya herhangi bir sevince tüm mahalle ve komşular ortak olurdu.

Ya şimdi?

Aynı site, hatta ayını bina ve bazen kapı komşusunun yasından ve sevincinden habersiz bir toplum oluvermişiz. Aynı mahalle, site ve bina içinde düğün ve yası bir arada bulmak mümkün olmuştur.

Yitirdiğimiz bu değerler önemsiz görüp “ne olmuş yanı”, “böyle de güzel” desek dahi dinimizin önemsiz görmediği bir gerçektir.

Ebu Kasım Esbehani Ebu Hureyre (ra) dan şöyle rivayet etmiştir:

Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem:

Allah’a ve ahret gününe inanan komşusuna ikram etsin” Ashap:

“Ya Resulallah! Komşunun komşudaki hakkı nedir? O sallallahu aleyhi ve selem;

senden bir şey isterse ver.”

Muaviye b. Heyd (ra): “Ey Allah’ın Resulü! Komşunun benim üzerimdeki hakkı nedir? Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem:“Hastalanırsa ziyaret edersin, ölürse cenazesine katılırsın, senden borç isterse verirsin, muhtaç duruma düşerse açığını örtesin.” Dedi.

Komşu hakkı öyle yabana atılacak bir durum değildir. Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem: “O Cebrail idi. Bana komşuyu o kadar tavsiye etti ki, onu varis kılacak sandım.” (imam Ahmad)

Komşuların güvenilir olması ise dinimizin emridir.

Ebu Hüreyre (ra) anlatıyor: Bir adam: “Ya Resulallah! Falanca kadın çok namaz kılar, sadaka verip oruç tutuyor, ancak dili ile komşularına eziyet ediyor” deyince Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellm: “O cehennemdedir.” Buyurdu adam:

“Ey Allahın Resulu! Falanca kadın da aza oruç tutup ve az namaz kılan biri olarak anılır. Keş peynirinden birazcık tasadduk eder ve komşusuna eziyet etmez.” Dedi. Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellm:

“O da cennetedir.” Buyurdu.

Ya günümüz Müslüman komşular, birbirini şikâyet etmek için iftira atanlar, siyasi farklılık için bir birini tekfir edenler, küs olanlar, kavgalı olanlar…

Enes b. Malik, Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Mü’min insanların kendisine güvendiği, Müslim ise diğer Müslümanların, elinden ve dilinden emin olduğu kimselerdir. Muhacir, kötülükten kaçınan kişidir. Kudretiyle yaşadığım Allah’a yemin ederim ki, komşusu şerrinden emin olmayan hiçbir kul cennete giremez.” (İmam Ahmed)

Kari’a suresi 8-11:

8- Amma kimin de tartıları hafif gelirse,

9- İşte onun anası (varacağı yere) Haviyedir. (Anası: Anne evladını nasıl kucaklayıp bağrına sımsıkı bastırırsa işte cehennem ateşinin de onu öylece sımsıkı saracağıdır.)(tersir)

10- Sen Haviye’nin ne olduğunu ne bileceksin?

11- O kızgın bir ateştir. (Diy. Meal.)

Kıyamet gününde tartıların hafif basması yanı iyilik ve sevaplarının kötülük ve günahlarından az olması tövbe etmeden ölmesi neticesinde varacağı yer. Tartıların ağır olması için Salih amelin şer amelden fazla olması lazım. İhmal ettiğimiz önemsemediğimiz komşu hakkına riayet, tartımızın ağır gelmesine en büyük katkıyı sunacağı bir gerçektir.

Selam ve dua ile