KUR’ANIN ÜMMET BİLİNCİNE DÖNÜŞ

Hz. Muhammed ümmetinin temel anlayışı; insani eşitlik, İslami kardeşlik, takvanın asaleti, ilim ve fedakârlık fikri temellerine dayanır.

Toplumun bu anlayış ve kavrayış temellerine göre eğitilmesi esastır.

Bu temel esaslarla kişilerin ahlaki duygu ve düşünceleri şekillenmeli, Ruhsal tabiatlar yoğrulmalıdır. Ancak böyle ideal İslam toplumu oluşur.

Bu günkü toplumun ruhunu perişan eden tehlike, nifak, ihtilaf, cahiliye ruhunun dirilmesi, şahsi iş ve meselelerin ön plana çıkmasıdır. İnsanlar bilinçli düzeyde olunca dini anlayış ayrılığı ortadan kalkar.

Kendimiz işe koyularak; sadece Allah’ın dininden ilham alarak, İslam’ın kurtarıcı nizamını ve yitirilmiş parlak medeniyetini ihyaya çalışmalıyız. 

Şu anki durumumuzu değiştirerek, hakikat ve doğruluk yolunu tesis ederek, önümüzde bulunan dünya ve ahiret saadetini temin etmeliyiz. 

Bunun için ivedilikle bilginin keskin silahı ile donanmalı ileri bir İslam ekolunu planlamalıyız. İslam öğretisini programı üç formülle özetlenebilir.

1-)Bu günkü dünya düzeni materyalizim ve idealizm üzerine kuruludur.

İslam’ın kendi öz yönetimi Realizimdir.

2-)İslam’ın toplumsal ve İktisadi rejimi tevhidi düşünceye dayanır.

Ameli sosyalizimdir.

3-)İslamın siyasi yöntemi kendine özgü hür, bağımsız, tevhit ilkesine bağlı bağımsız bir ağaçtır. Bu ağacın gölgesinde İnsanlar huzur içindedir.

Meyvesinden de eşit şekilde yaralanır.

Doğu ve batı felsefesi İslam anlayışından farklı ve uzaktır.

Doğuda daha çok İrfan, İşrak ve dini yönlere eğilerek hurafe ve boş hayallerle uğraşılır.

Batı düşüncesinin genel yargısı da din bilimin ilerlemesine, medeniyetin, beşer hayatının gelişmesine, teknik ve iktisadi ilerlemeye engeldir.

Birey ve toplumun maddi refahına karşıdır.

Bu görüş bu günkü dünya aydınlarının genel kanaati haline gelmiştir.

Dini düşünce zararlı düşüncedir. Sadece cenneti ve ahireti ele alır.

Ölümden önceki hayatı güçlendirmeyi karşıdır denilerek din hayattan dışlanmıştır.

Batının temel düşüncesi budur.

Batıyı örnek alan diğer milletlerde aynı görüşü benimsemiştir. 18. Asırdan beri Asya Ve Afrika’daki batı hayranı aydınların genel kanaati din, medeniyet ve bilime aykırıdır.

Bu görüş ve tutum; din, akıl ve bilimin zıtlaşmasına sebep olarak çirkin vehimlerin oluşmasına, dinin hayattan dışlanmasına sebep olmuştur.

Akıl ve bilim dini savunmayıp karşısında yer almıştır. Bu durum dinden uzaklaşmayı ve dinin bilinmez hale gelmesine sebep olmuştur. Tabi ki bu batı düşüncesinin oluşumunun sebebi de dinin felsefe güdümüne girerek; hurafe ve boş hayallerin merkezi haline gelmesi, dünyayı dışlayan mistik görüşün hayat tarzına dönüşmesidir.

İnsanın özünde fıtratında; hayallere hurafelere vehimlere ilgi vardır.

Bu özü ve fıtratı o hale geldi ki düşünsel, mantıksal ve bilimsel ilgisini de maddiyatın dışına, somut hayatın dışına acil sorun ve ihtiyaçların, dertlerin dışına yönlendirdi.

Hakikate yönelişi engelledi.

Bu günkü bilim; maddi ve somut meseleler ile sınırlı hale geldi. İnsanın hep erişmek arzusunda olduğu genel hakikatlere yönelmedi. İnsanı mukaddes hayat ve gerçek hayattan dışladı.

Gerçek hayatında işe yaramayan, vehimcilik hurafecilik gibi soyut konulara meylettirilmesine sebep oldu. İnsanı düşünen hayvan konumuna getirerek; yiyen içen arzularını gerçekleştiren, ölüm sonu endişesi olmayan varlık haline getirdi.

Bu insanın bilimsel tanımı oldu ve insan hep bu kalıpta değerlendirildi.

KUR’AN: İnsan düşüncesinin doğru olması gereği üzerinde durur.

İSLAM:  Dinin üç temel dayanağı,

KİTAP,TERAZİ ve DEMİR’in  bir arada olması gereğini bildirir.

Bu üç unsur bir arada olmaz bir eksiği olursa o toplum daima sıkıntı içindedir.

KİTAP (KUR’AN) Düşünce, İdeoloji, kültür, ilim ve imanın tezahürü sembolüdür.

DEMİR: Gücün; maddi, iktisadi, teknik gücün insanın tabiat karşınındaki gücün sembolüdür. TERAZİ: Yeryüzünde eşitlik ve adaletin sembolüdür. Yeryüzünü cennet ideal toplumun oluşmasını sağlayan İslam’ın ana kaynağı Kur’an elimizdedir. Kur’an bilimsel metodumuz olursa, elimizdeki kitap meçhur olmaktan çıkar.

İnsanın hayal ve aklının erişemeyeceği bir konuma geliriz.

Bu günkü Müslümanları bu duruma getiren, Kur’anın mana ve maksadından uzaklaşmaları, yunan ve Hint kültürünün tesirine girerek SUFİLEŞME hareketidir.

Bu hareket İslam’ı özünden ayırmıştır. İslam özünden ayrılmasaydı bundan bin yıl önce Müslümanların bilim ve teknoloji çağını yakalamış ve dünyaya hükümran olacaktı.

İslam: İnsanlığın değişmez değerinin adıdır.

İnsanlığın her şeyi Allaha teslimiyet, barış ve selamettir.Fıtrat İslam dır. İnsan Allah’ın arzusunu gerçekleştirirse halifeliği hak eder.

Mehmet Akif’in yüz yıl önce söylediği veciz ifadesi ile;

Doğrudan doğruya Kur’andan alarak ilhamı,

Asrın idrakine söyletmeliyiz İslam’ı…

Selam ve dua ile