Kürt halkı Ortadoğu’nun gerçeğidir.

Kürt halkı Ortadoğu’nun gerçeğidir.

Kürt halkını yanına alan Ortadoğu’ya hakim olur. Tarihte bu hep böyle olmuştur.

Kürtler; Ortadoğu ve Asya’nın kadim kavimlerindendir.

Kürtler; tarihte her ne kadar ilk Yunanlı Ksenefon'un ‘Anabasis’ “Onbinlerin Dönüşü” adlı eserinde geçtiği söylense de ilk olarak Hz. Nuh’un Gemisinin Cudi dağına inişi ile bölgeye yayılmışlardır. Kürtler, savaşçı bir halk olarak tanınır. Bu nedenle de hâkim güçlerin ordularında öncü kuvvet olmuşlardır. Bilhassa Persler yani Farslar tarafından da her zaman öncü kuvvet olarak değerlendirilmişlerdir.

Ama Kürtlerin Tarih sahnesine asıl çıkışı MS 630’lu yıllardır. İslam ordularının Farslarla karşılaşmasıyla İslam’ı seçmişlerdir. O günden beridir İslam saflarında savaşmaktadırlar. Hiçbir zaman putperest olmayan Kürtler, farslardan önce Müslüman olarak İslam bayraktarlığını yapmışlardır.

Hz. Ali’nin Hemedan Kürtlerinden 40 000 kişilik özel bir kuvvete sahip olduğu bilinir. Yine Abbasiler, zalim Emevi hanedanını Kürtlerle devirmişlerdir.  Selçukluların ortadoğu hâkimiyeti, Kürtleri yanlarına almalarıyla gerçekleşmiştir. Zengilerin desteği ile Kürt Eyyubileri Kudüs’ü Haçlılardan almış Eyyubiler Devleti kurulmuştur.

Yine Yavuz sultan Selim Kürtlerle Ortadoğu’yu ele geçirmişlerdir.  Her halükârda Kürtler Müslüman olan bu devletlere her zaman bağlı kalmış, ferdi ve fevri çatışmalar haricinde herhangi bir direniş gerçekleştirmemişlerdir.

Bu durum tabi ki Kürtler “yok” sayılmadıkça devam etmiştir.

Aynı şekilde Osmanlı; Milliyetçilik hastalığı ile parçalanırken Kürtlerin İslam Birliği ve Hilafete olan bağlılığı işgalci İngiliz ve Fransızlara karşı direnilmiştir.

Kürtler; kâfir olarak gördükleri güçlerle hiçbir zaman iş birliğine gitmemişlerdir.

Tarih boyunca İslam’ın Sancaktarlığını yapan Kürtler, Osmanlı ve Temsilcileri ile birlikteliği tercih etmişlerdir.

Mele Mustafa Barzani, Şeyh Mahmud Berzenci, Ubeydullah Nehri, Sımko Şikaki’nin mücadeleleri bunun en güzel örnekleridir.

Tarih doğru okunduğunda, gerçekler ortaya çıkacak, yalanlar zail olacaktır. Yalan söyleyen tarihin düzeltilme zamanın gelmiştir. Yine Tarih tanıktır ki İngilizlerle anlaşanlar, Petrol bölgeleri dahil koskoca devleti bölüp parçalayarak küçük ırkçı devletlere razı olmuşlardır.

Kısacası Kürtler Ortadoğu’nun dört bir yanına dağılan bir millettir. Kadim yaşam alanları Ortadoğu’nun her karış toprağıdır. Bu nedenledir ki tüm milletlerle kardeşlik hukuku içinde yaşayabilmiştir. Aynı şekilde Kardeşlik ilke, anlayış ve öngörüsüne sahiptirler.

Yine Kürtler; İhanet ve kalleşlikten uzak oldukları gibi hâkim oldukları bölgelerde kendilerini büyük görme, beğenmişlik ve kibir gibi hasletlerden de uzaktırlar.

Beraber yaşadıkları ırk ve milletlere karşı dilleri ve milliyetleri ile övünmezler. Daha İslam’ın ilk asırlardan beri İslam kardeşliği ruhlarına işlemiştir. Müslümanım diyen her kavmi ve milleti kendinden görmekte, kendilerini de onlardan saymaktadırlar.

Ne yazık ki diğer milletler, hâkim oldukları bölgelerde çoğu zaman İslam kardeşliğini yok saymışlardır. Beraber yaşadıkları Kürtleri görmezden gelmiş ve gelmektedirler. Kardeşlik hukukunu uygulamak yerine Kürtler üzerinde hâkimiyet kurmayı, ırk ve dilleri ile baskı oluşturmayı tercih etmişlerdir.  

Yine aynı şekilde hâkim milletler çoğu zaman Kürt halkının varlığını yok saymakta, Kürtlere dillerini ve ırklarını dayatmaktan kaçınmamaktadırlar. Bu da kardeşlik hukukunu zedelemektedir. Kardeşçe yaşama kültürünü kabul edemeyen Batı yanlısı milliyetçi ve ırkçı yönetimler, bu işi zorbalığa ve kafatasçılığa kadar götürebilmektedirler.

Bu durum Kürtlerin yaşadığı tüm bölgelerde hemen hemen aynıdır.  

Kürtlerin çoğunlukla yaşadıkları bugün ki Türkiye, Irak, İran, Suriye, Azerbeycan ve Rusya gibi ülkelerde Kürt dili ve Kürt Milleti zaman zaman baskı altına alınabilmekte ve Kürt Kimliği yok sayılabilmektedir. Kimi zaman bu tür baskılar azalırken çoğu zamanda devletlerin güç derecesine göre despotluğa kadar gidebilmektedir.

Dolayısıyla Kürt halkının yok sayılması, asimile edilmesi, kültür ve geleneklerinden uzaklaştırılması, dillerinin ve dinlerinin yasaklanması iktidar güçlerine karşı nefret politikası oluşturmuştur. Bu nedenle de tarihte zamanın baskıcı ve despot iktidarlarına karşı başkaldırmalar, direnmeler, karşı mücadeleler süre gelmiştir.  

Bahsedilen durumlara rağmen Osmanlı Devleti’nin dağılması esnasında Emperyalist İngiliz, Fransız ve İtalyan güçlerine karşı ilk başkaldırı ve direnişler Müslüman Kürt direnişçiler tarafından gerçekleştirilmiştir.

Bir yerlerde perde arkası antlaşmalarla İslam toprakları birilerine peşkeş çekilirken hem doğuda hem güneyde ve hem de kuzeyde Rus, İngiliz ve Fransız güçlerine karşı anlaşmayan, direnen, savaşanlar yine Müslüman Kürt halkı olmuştur.

Bu gerçeklerin göz önüne alınması önemlidir. Strateji ve politikaların bu minvaller üzerine gerçekleştirilmesi tartışma götürmez bir gerçektir.

Tarih göstermiştir ki Kürt halkını yanına alan Ortadoğu’ya hakim olur

Wesselam…