Kürt sorununda yeni bir dönem

Kürt sorununda yeni bir dönem

Yüz yıldan fazla bir süredir devam eden Kürt sorunu yeni bir döneme giriyor. Kürt meselesi Lozan antlaşmasında Kürt Milletinin “yok” sayılmasıyla ortaya çıkmış. Neredeyse bir asırdır silahlı mücadele ile sürdürülen bir mesele…

Ortadoğu da oyunlar Kürtler üzerinden oynanıyor. Şu bir gerçek, Kürt halkı, Ortadoğu’nun kadim bir milleti ve ayrılmaz bir parçası. Kürtleri kim yanına alırsa, Ortadoğu’ya onlar yön veriyor.

Amerika, İngiltere ve Avrupa Devletleri bunun bilincinde. Bu nedenle Kürt örgütlerinin yanında yer alarak Kürt hakları savunuculuğuna soyunuyorlar. Oysa Birleşmiş Milletlerde Kürtlere hak tanımayanlar yine aynı devletler…

Şimdilerde İsrail’in kendisine tehlike oluşturan Filistin ve Lübnanı etkisiz hale getirmesi, destekçileri olan İran’a geri adım attırması ve İran yönetimini devirmek için son hazırlıklarını yaptığı “Amerika-İsrail-Arap Devletleri ve Sunni ittifakı” ile saldırı hazırlığında olması, Kürtler üzerinde de yeni oyunların oynanmasına neden oluyor.  

Bu Şer ittifakının içinde yer almayan, karşısında da durmayan, bir yandan Gazzeli-Filistinli Müslümanları savunan, diğer yandan Lübnan saldırılarına sesssiz kalan, Şii Müslüman olarak tanımlanan İran’ın zayıflamasını stratejik olarak benimseyen, laik, demokratik ve Kemalist bir yönetim olmakla beraber Sünni Müslüman olarak pazarlanan Türkiye Devleti; dengeli bir politika yürüterek ortada oynamayı ülke çıkarları için daha uygun buluyor.

Dünya güç konjüktörünü iyi değerlendiren Türkiye Yönetimi, Sünni Müslüman olarak bağımsız ve orta bir çizgi yürütmeye gayret ediyor. Bunu sağlamak içinde bir asırdır “yok sayılan” ve büyük bir sorun olarak karşımızda duran Kürt Sorununa bir çare bulması gerektiğini anlamış durumda.

Türkiye devleti neredeyse tüm dünya ülkeleri tarafından kullanılan ve son olarak ta Ortadoğu’ya dizayn vermek için bekletilmekte olan Kürt örgütlerinin verebileceği zararı ortadan kaldırmanın yolunun Kürt Halkını tanımaktan geçtiğini biliyor.

Kürt Sorununun veya Kürt meselesinin Kürtleri yok saymakla değil, asırlardır süregelen Kürt ve Türk kardeşliğinden geçtiği artık herkes tarafından anlaşılmış durumda…

Ahmet Türk’ün de açıkça belirttiği gibi “geçmişte 1000 yıllık Türk-Kürt kardeşliğinin yeniden inşası gerekiyor.” Tarih boyunca olduğu gibi bu günde yine Türk’ün deyimiyle “50 milyon Kürdün yüzü Türkiye’ye dönük,"

Kürtler; Yavuz Sultan Selimin döneminden beri yönlerini Osmanlıya çevirmiş durumdalar. Bu aslında doğru değerlendirildiğinde büyük bir kazanç…

Bu birliktelik geçmiş tarihten beri Kürt ve Türklerin kadim inancı olan İslam Kardeşliği ile sürdürülmüş ve de sürdürülüyor.

Hakan Fidan’ın istemi olan “Kürtlerin Emperyalist Devletlerin oyununa gelmemesi” “Kürtlerin tanınması ve Kürt-Türk Kardeşliğinin gerçekleştirilmesi ile mümkün…”

Ortadoğu’nun yeniden dizayn edilmesi ile ortaya çıkan Kürt kozu, Hükümet tarafından fırsata çevrilerek yeniden “Barış ve Kardeşlik” ortamına çevrilmesi mümkün. Bu tarihi fırsatın herkes tarafından iyi değerlendirilmesi gerekiyor.   

Samimiyet ve dürüstlükle inşa edilecek Kürt ve Türk kardeşliği, sorunun çözüm kaynağı olsa gerek... Uygulama da ise şimdilik “ama”, “nasıl” soruları çözüm bekliyor.

Bu bağlamda Hakan Fidanın "Kürt kardeşlerimizin asil duygularını sömürülmesi ve onlar üzerinde kurdurulan şiddet imparatorluğu” söylemleri önemli ipuçları veriyor.

Sayın Erdoğan’ın “Ya silahlarını gömecekler ya da silahlarıyla birlikte toprağa gömülecekler” söylemi ise yol haritasını çiziyor. Silahsız bir çözüm ve sonuç bekleniyor. Çözüm sürecini yürütenlerin bundan bağımsız hareket etmeyecekleri muhakkak…

Kanımca Kürt çözüm sürecini yürüten ve sürdürenlerin, Kürt Halkının tarihinden, kültüründen, gelenek ve göreneklerinden inancından, örfünden, adetinden, yaşam tarzından, ahlak ve karakterinden uzak kalmaması ve Kürt halkının bu hakikatlarını benimsemeleri gerekiyor.

İlk evvela bu  halkın kadim değerleri ile barışmaları lazım…

Kürt halkının bu saatten sonra kimliğini ve geçmişini yansıtmayacak hiçbir mimsiz medeniyetin dayatılmasına boyun eğmeyeceği muhakkak…

Bir başka deyişle herkesin artık Kürt Halkı ve tarihi ile barış içinde olmaları gerekiyor ki Kürtlerin haklarına sahip çıkılsın…

vesselam…