MAFYA-DEVLET VE İSLAMİYET

MAFYA-DEVLET VE İSLAMİYET

Sosyal medyada gündem olan mafya devlet ilişkisi iddialar, bu iddiaların merkezinde yer alan Sedat Peker ve iddiaları, kafa karışıklığına sebebiyet vermekte, güven duygularını zedelemek ve acaba... ile başlayan cevapsız sorular endişelere sebep olmaktadır.

Daha önceki dönemlerde de devlet-mafya veya çete ilişkileri gündeme gelmiş Susurlukta meydana gelen kaza günlerce tartışma konusu olmuş, olay tarihin tozlu raflarından yer almaktan öteye de gitmemiştir.

Günümüzde mafya lideri olarak iddia edilen Sedat Peker’in yayınladığı ve on milyonlarca kişinin izlediği videolar farklı medyalarda ve farklı kişiler tarafından yorum, analiz ve eleştiriler yapılmaktadır. 

Ben ise İslam’a göre devlet idaresi ile lider konumu nasıl olmalı? Sorusuna cevap vermeye çalışacağım.

İslam’a göre güçlü devlet olmanın esastı, güçlü lidere sahip olmaktan ziyada, güçlü bir adalete sahip olması gerekliliğidir.

Güçlü liderlerin varlığı güzel olsa da zaman içerisinde adaletten uzaklaşabilir, ülkeyi despotluğa, otoriter yapıya ve hatta diktatörlüğe götürebilirler.

Hitler, Saddam, Stalin... bunlardan bazılarıdır.

Toplumun olduğu yerde idarecilerin olması ve birinin yönetici olması temel esastır.

Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem: "Üç kişi olduğunuzda aranızda birini yönetici seçiniz"

Enes b. Malikten rivayetle; Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem: "Üzerinize başı kuru üzüm gibi siyah, Habeşli bir köle bile tayin edilse dinleyin ve itaat edin." (Buhari)

"Öyle emirler gelir ki, yalan söyler ve zulmederler. Onların yalanlarını tasdik eden ve zulümlerine yardım edenler, benden değildir, ben de onlardan değilim. Onların yalanlarını tasdik etmeyen ve zulümlerine yardımcı olmayanlar bendendir, ben de onulardanım. (Taberani)

İslamiyete devletin esas görevi adaletin tesisidir. 

Hz. Ömer(ra) "Adalet mülkün temelidir" sözüyle bu durumu net biçimde dile getirmiştir.

Liderin iyi namaz kılması, hacca gitmesi, Kur'an okuması, bolca zikir ve tesbihat yapması... Onunla Allah arasındaki ibadet olup güzel meziyetlerdir. Devlet idaresinde ise muamelat yani devlet ile vatandaş arasındaki ilişkiler olduğundan lider olacak kişilerin; işin ehli, adil olması ve insan haklarına önem vermesi yönlerinin güçlü olması gerekir.

Liderin tek başına karar alması velev ki adil olsa dahi yeterlimidir?

İslam’ın ilk yıllarına ve devlet anlayışına bakıldığında yeterli olmadığıdır.

Liderin karar vermesinde etkili olan, yanlış karalarını sorgulaya bilen, değiştirebilen ve karar almada etki edebilen güçlü istişare ekibine yani meşveretin olması elzemdir.

H. Ömer (ra) halife olduğunda minbere çıkıp hazır olan cemaate "yanlış hüküm verirsem ne yaparsınız?" Cemaat "sana doğruyu anlatırız". Hz. Ömer "Ya yanlıştan ısrar edersem?" Cemaat "seni ikkaz ederiz" Hz. Ömer "yanlıştan diretirsem" cemaat "Seni kılıcımızla düzeltiriz." Bunun üzerine Hz. Ömer(ra) şükür secdecini etikten sonra Allah'a hamd ederek "Beni yanlışlarımdan döndürecek bir cemaatim var."

Müslümanların yoğun yaşadığı ülkelerin geri kalmışlığı, insan haklarının ihlâli, hukuksuzluk ve çeteleşmenin varlığı dinin değil dinden uzaklaşmanın birer nişanesidir.

Olması gereken islama da uygun olan güçlü parlamenter sisteme geçilmesi, güçler ayırımına önem verilmesi, denetlenebilme ve denge unsurunun sağlanmasıdır.

İşi ehline verme, iştisareye ve meşveret kararlarına riayet edilmesidir.

Selam ve dua ile.