MASKEDE BOĞULUYORUZ!

Hava kirliliği, gürültü kirliliği, görüntü kirliliği derken, nur topu gibi bir kirliliğimiz daha oldu.
Maske kirliliği.
Ülkemizdi ilk koronavirüs vakasının görüldüğü Mart ayından bu yana, maske bolluğu içinde yüzüyoruz adeta.
Sağımız maske.
Solumuz maske.
Adım başı maske.
Hastalıktan korunmak ve birbirimize virüsü yaymamak için maske takıyoruz ama kullandığımız maskeleri de yerlere atıyoruz.
Rüzgârla savruluyor maskeler, o sokaktan bu sokağa.
Bu kez hastalığı, yürüdüğümüz yollara, oturduğumuz sokağa, evimizin çevresine, okulumuzun ve işyerimizin önüne, alışveriş yaptığımız çarşının sokaklarına yaymış oluyoruz.
Alkışı hak ediyoruz!
Çünkü bilinçsizlikte 1 numarayız.
Oysa hem virüse hem ölüme davetiye çıkarıyoruz.
Kullanılan maskeler de en az virüs kadar tehlikeli.
Hastalık taşıyor hepsi.
Doğayı kirletiyor.
Toprağı kirletiyor.
Havayı kirletiyor.
Hastalıklı bireyler ve hastalıklı bir çevre.
Oh ne ala.
Bizi çok parlak bir gelecek bekliyor.
Bugün bu virüsü atlatsak bile gelecekte çocuklarımız, daha belalı virüslerle karşılaşacak bu gidişle.
Onlara hastalıklı bir yaşam alanı bırakıyoruz çünkü.
Bu gidişle virüsten de zor kurtuluruz zaten.
Çünkü virüse karşı akıllıca mücadele edip bilinçli bireyler gibi korunmaya çalışmak yerine, aptal bir savaşçı gibi kafa tutup kendimizi dövdürüyoruz adeta.
Bu yüzden vakalar artıyor.
Ölümler artıyor.
Ama insanlar, bundan bile ders almıyor.
En baştan beri virüsten korunmanın yolları anlatılıyor.
Çok basit.
Maske.
Hijyen.
Sosyal mesafe.
Yapılması gereken sadece bu.
Bunu anlaman neden bu kadar güç?
Maske derken de kullanılmış maskeyi yere atmayı kast etmiyoruz tabi ki.
Kullanılmış maskeyi sık sık değiştirmek, atılacak maskeyi bir poşete sarıp çöpe atmak.
Önemli olan bu.
Bir yandan maske takıp iyi bir örnek sergilerken, diğer yandan maskeyi yere atarak cahilce bir davranış sergilemenin anlamı da faydası da olamaz.
Bilmem anlatabildim mi?