MİLLİ EĞİTİMDE NE DÖNÜYOR!
- 28-08-2014 20:58
- 30
Milli Eğitim Müdürlüğü’ndeki yönetici atamalarıyla ilgili fırtınalar koparılmaya çalışılıyor!
Yeni yasa ve yönetmeliklerin uygulanmasında her zaman bazı sıkıntılar meydana gelir.
Kimse “her şey dört dörtlük işliyor” diyemez. Zaten konu da bu değil.
Kimse işin teknik boyutunda değil!
Bence şuan için konuşulacak olan, işin teknik boyutu değil!
Her siyasi iktidar, diğer alanlarda olduğu gibi eğitimde de politikalar üretir ve bunları uygulamaya sokar. Bunların uygulanmasında da bu politikaları özümsemiş, kabul etmiş, uygulanabilir bulmuş kişilerle çalışır.
Politikaları kabul etmemiş, karşı durmuş, muhalefet etmiş kişilerle yeni bir düzen kuramazsınız. Bu yeni düzenin artı ve eksileri tabii ki tartışılır. Ama bu da demokratik sistemin bir sonucudur ve oyların çoğunluğunu alan, kendi politikalarını belirler ve uygular. Bunda gocunacak bir şey yoktur!
Bir solcunun belirlediği politikaları bir dindarın uygulama şansı zayıftır. Aynı şekilde dini referanslı uygulamaların da solcu ateist veya faşist zihniyetliler tarafından uygulanabilirliği zayıftır.
Bunun için her iktidar (arada istisnalarda olsa) ürettiği politikaları uygulamaya sokmak için kendisine yakın kişilerden ekip seçer. Bu hem politikaların başarılı bir şekilde uygulanabilmesi, hem de seçimde kendisi için çalışan insanları ödüllendirmek içindir.
Bunun da doğruluğu, yanlışlığı, oturulup tartışılmalıdır!
Bugün bu ülkede kurulan bir sistem var ve her şeyin en doğrusunu yapamadığımız için doğruya en yakın olanı öpüp başımıza koyuyoruz.
***
Bugün atamalara tepki gösteren sendika, sivil toplum ve gazetecilere bakıyoruz, bazıları gerçekten iyi niyetli ama bazıları art niyetli, çirkin ve iftiracı…
Sesi en çok çıkan grupsa Eğitim Sen!
İyi ama vatandaşın da onlara söyleyecekleri var,
Ben şehrimde “İbnelik konferansı” veren kişilerin yöneticilik yaptığı okulda çocuğumu okutmak istemem!
“İbnelik kötü bir şey değil cinsel kimliktir” deyip bunu kitlelere anlatmaya çalışan bir zihniyete çocuğumu teslim etmek istemem!
Ben dini referansını, İslam’dan Kuran’dan Diyanet’ten değil de başka yerden alan, kişilere de çocuğumu teslim etmek istemem.
Çocuğuma ırkçılık aşısı yapabilme ihtimali olanlara da çocuğumu teslim etmek istemem!
Devletin memuru, devletin öğretmeni!
Vatandaşın yapacağı tek şey, devlet yönetimini oluşturacak politikacıları belirlemektir. Oy verdiğiniz kişiden de kendi isteklerinizi karşılayacak politikalar ve bunların uygulayıcılarını talep edersiniz.
Bu durum kadrolaşmaya yol açar mı, açar!
Eğitim bir sen kadrolaşıyor mu, evet!
İyi de ey bağıran çağıran zatlar, siz iktidardayken, bunları değil yönetici, öğretmen olarak bile görmek istemiyordunuz!
Bunları değil memur, öğrenci olarak bile sindiremiyordunuz!
Bunların çoğunu, okuldan, memuriyetten attınız!
Yetmedi bazılarını sürgüne, cezaevine attınız!
Ortada somut bir suç veya delil var mıydı, tabii ki hayır!
Her şey kafalarının içi ile ilgiliydi.
Bunun içinde ben bugün bağıranları anlamak istemiyorum. Çünkü bunlar, bugün eleştirdiklerine, zamanında yaşam hakkı bile tanımamışlardı. Bunlar yine de size karşı müsamahakar davranıyorlar, yasalar çerçevesinde hareket ediyorlar…
Şimdi çıkmışsınız ileri geri konuşuyorsunuz!
Arkadaşlar, yasal tepkilerinizi ortaya koyabilir, bağırıp, çağırabilirsiniz ama iftira atma eğitimciliğini bırakın hiçbir insana yakışmaz!
Birbirimizi itmek kakmak yerine birbirimizi kabullenmeyi deneyelim. Ben geldim ezerim diyenler gün gelir ezilirler. Bu döngü böyle devam eder gider…
Kadrolaşmanın tolere edilebilir bir sınırı vardır. Buna dikkat etmek gerekir. Öncekiler bunun suyunu çıkarmışlardı ama dini hassasiyeti olan kişilerin “kul hakkını” ihlal etmemesi gerekir.
İmamı meyhaneye, ayyaşı camiye götürmeye çalışmayın!
Ama mutlaka ikisini orta yolda buluşturup konuşturun!
Gittikleri yol ve yer farklı olsa da paylaşacakları ortak değerleri tartıştırın. Zıtlıkları olağan çizgisinde kabul edip, ortak paydaları konuşturun…