Basın sus!   

Basın sus!   

Seçim öncesi aday belirleme süreci Batman’da zor ve sıkıntılı geçti.

Özellikle tabanı olan partilerin tüm aday belirleme yöntemleri tartışmalı geçti.

Siyasi partilerle hukuku olan olmayan bazı kesimler belirlenen adaylara karşı tepkilerini açıkça sosyal medya üzerinden ortaya koydu.

DEM parti, AK Parti, Hüda Par’ın aday kararları tabanda şaşkınlığa neden oldu diyebiliriz.

DEM partinin ön seçiminde 1. olan adayın seçim kuruluna bildirilen başkan adayı olamaması,

Ak Parti’nin, adaylık başvurusu olmayan bir ismi aday olarak tercih etmesi,

Hüda Par’ın ise başka isim yokmuş gibi Doğu ve Güneydoğudaki tek milletvekilini Batman’da başkan adayı olarak göstermesi,  

Partilerde ister istemez tartışmalara ve tepkilere yol açtı.  

Adaylarla ilgili tepki ve görüşlere köşe yazıları ve haberlerle gazetemizde kısmen yer verdik.

Adaylar konusunda yaşanan sıkıntı ve itirazları objektif ve güncel bir yaklaşım ile yayınlayan bizim gibi basın kuruluşları, bu işin sorumlusuymuş gibi gösteriliyor.

Bizim gibi dürüstlüğü ve tarafsızlığı kendine şiar edinmiş basın mensuplarının susması için birileri sosyal medya üzerinden karalama kampanyası yürütüyor.

Gerçekleri yazan bizim gibi gazetelere ‘susun yoksa haddinizi size bildiririz’ diyenler de oldu bu süreçte.

Oysa kamuoyuna doğruları aktaran, siyasilere hesap sorabilen özgür ve bağımsız bir basın, güçlü ve sürdürülebilir bir demokrasi açısından, özgür ve adil seçim için en etkili güçtür.

Basın özgürlüğü olmadan halk da nasıl yönetilmek istediği konusunda sağlıklı kararlar alamaz.

Buna rağmen basının demokrasi gereği gerçekleri kamuoyu ile paylaşması birilerini rahatsız ediyor.

Yaşanan seçim sürecinde eleştiri ve öz eleştirinin önünde geçiliyor.

Gazetecilerin görevi sadece magazin türü ve adli vakalar ile ilgili haber yapmak değildir, temel görevi toplumu ilgilendiren siyasi, ekonomik, sosyal, kültürel her gelişmeyi sansürsüz bir şekilde kamuoyu ile paylaşmaktır.

Basının güncel gelişmeler ile ilgili haber verme, yorum yapma hakkı yanında, denetim ve eleştiri hakkı ve sorumluluğu da vardır.

Yaşanan gelişmelerin objektif paylaşılmadığı bir yerde basın özgürlüğünden söz etmek mümkün değildir.

Görevini hakkı ile yerine getiren basının niyetini kendine göre okuyup yorumlamaya çalışanlar, yaşanan tüm olumsuzluklardan basını sorumlu tutmaktadır. 

Bu şekilde gazetecileri baskı altında tutmamaya çalışıyorlar.

Demokrasinin gelişmesi için kamu yararına bilgilendirme yapan gazetecilere karşı ciddi bir tahammülsüzlük söz konusu.

Oysa basının özgür olmadığı toplumda şeffaflık ve demokrasiden söz edilemez.

Demokrasi ve basın özgürlüğü arasında ciddi anlamda bir bağ vardır.

Basını susturmak ve gerçekleri yazmasına tahammül etmemek, demokrasiyi istememek anlamına gelir.

‘Basın sus’ demek yerine baskıcı politikalardan vazgeçilmelidir.

Baskıcı ortamlarda ne özgür basından ne de demokrasi ve ifade özgürlüğünden söz ermek mümkün değildir.

Bu nedenle basına ‘sus’ diyenlerin aslında basın özgürlüğünü savunmaları gerekir.