ÖĞRETMENİN VURDUĞU YER
- 05-01-2017 22:48
- 108
Birkaç gün önce Toki Dumlupınar İlkokulunda bir öğrencinin, öğretmeni tarafından dövüldüğü haberi yerel basın üzerinden ulusal basına da yansıyınca, bir türlü hayatımızdan koparıp çıkaramadığımız şiddet kültürünü gündeme almak gerektiğini düşündüm.
Aslında negatif bir kelime olarak şiddeti, pozitif bir kavram olan kültürün yanına koymak dahi abes olur ki şiddet kültürsüzlüğünü demek daha doğru olur.
80’li, 90’lı ve hatta 2000’li yıllarda gerek ilkokul gerek ortaokul gerekse de lise yıllarımda öğrenciye uygulanan şiddet eğitimin bir parçası iken bugünkü kadar sayılı birkaç vakanın akabinde koparılan vaveyla koparılmıyordu.
Neden?
Çünkü dayak eğitimin bir parçasıydı. Neden çünkü atalarımız ve geleceğe vekil tayin ettikleri sözleri “Dayak cennetten çıkmadır” diyordu.
Öğretmenin vurduğu yerde gül bittiğine inandırmıştı birileri bizi ve biz “Nus ile uslanmayanı etmeli tekdir tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir” sözüne inanmıştık.
Şimdi düşünün, bakanlık onaylı birçok atasözleri ve deyimler sözlüğünde bu ve benzer şiddeti eğitim aracı kılan sözler bulundukça bir öğretmeni öğrencisini dövüyor diye yargılayabilir misiniz?
Maalesef şiddeti bir eğitim yöntemi kılan da biziz, bu yöntemi kullananı yargılayan da.
Oğlunun elinden tutmuş okula gelen babanın iddia edilen doğru ise haklı şikayetine diyecek bir şey yok.
Şiddet bir eğitim yöntemi değildir ve bunu hala atalarının geri kafalarından alıp uygulayanlar yargılanmalıdır.
Ama bununla beraber hayatımızın her alanına sirayet eden şiddetin sorumlusu kimdir diye sorarsanız, sabah akşam televizyon ekranlarından en edepsiz şekilde bir birine hakaret eden ve birbirlerini tehdit eden siyaset ehlidir derim.
Her ne sebeple olursa olsun, kutsanmış hangi amaç için olursa olsun halkı savaşa, çatışmaya, çarpışmaya ölmeye ve öldürmeye çağıranlardır derim.
Şiddetin sebebini, her sıkıştığında sandıktan çıkan oy oranıyla ötekiyi tehdit edenlerin tavrında sorgulamak lazım.
Şiddeti, hafifletici yakınlar veyahut sebepler uydurup cezasını azaltanların adaletinde yargılamak lazım.
Şiddeti önce kendinizde sonra diğerinde aramak, sorgulamak ve yargılamak gerekir.
Batman’da yaşanan vakaya dönersek, elbette ki söz konusu iddia araştırılmalı ve gerçekliği kanıtlandıktan sonra o öğretmen ve varsa diğer sorumlular yargılanmalı, cezalandırılmalıdır.
Olayın akabinde yerel ve ulusal basında yayınlanan haberlerin altına, “Sesimizi duyurmak öğretmenimizi kurtarmak istiyoruz” diyerek kimler tarafından yazıldığı şüpheli bazı yorumlar eklenmiş saçma sapan bir hikâye eklenmiş.
Ne diyor?
“Öğretmenimiz yavaşça eline sopayla vurmuş. (Sopanın öğretmende ne işi var)
Çocuk kendini yere atarak bağırmaya çağırmaya başlamıştır. Yere kapaklanmıştır. Hoca onu kaldırmak isterken eli yanlışlıkla montunun zincirine çarparak yaralar oluşmuştur kafasındakiler kesinlikle hocamız tarafından yapılmamıştır”
Denilerek akabinde darp edilen mağdur çocuğa karşı alçakça bir suç iddiasında bulunulmuş.
Peki, gerçekte İddia neydi?
8'inci sınıf öğrencisi, yaramazlık yaptığı gerekçesiyle, öğretmeni U.E. tarafından okul tuvaletine götürülerek, burada darp edilmişti.
Bunu araştırmak bunu eğitimden ayıklamak yetkililere düşer.