ORUÇ VE FIKH

Anlayış manasına gelen fıkıh, şer’i ıstılahta ise: Ebu Hanife: “Kişinin leh ve aleyhinde olanı bilmesidir”. Bu da İmanın gerekliliği vb. gibi itikadi hükümler, ahlak ve tasavvuf gibi Vicdani hükümler, Namaz, Oruç ve alışveriş gibi ameli hükümleri içerir.

İmam-i Şafii de: “ Şer’i-ameli ahkamının, tafsili delillerden elde edilerek bilinmesidir. (el mahalli, Şerhu Cem’u’lCevamı 1)

Fıkıh şeriatın ameli yönüdür. Şeriat, Allah’ın kulları için koyduğu bütün hükümlerdir. Bu,  Kur’an ve sünnet olabilir.( İslam Fık ANSOK. Zuheylı 1)

Fıkıh konusunu detaylı anlatmaya kalkışırsak bir değil birkaç köşe yazısı bile kifayet etmez. Bizde kısa keserek fıkhın ameli hükmü olan Oruç konusunu biraz daha detaylı biçimde anlatmaya çalışacağız.

Daha önceki yazılarımda orucun farz olduğunu ayet ve hadisler ile anlatmış bunun neticesinde ise orucu inkarının küfür olduğunu belirtmiştim. Yine orucun vucubunu yani kimlere faz olduğunu değinmiştim bu günde orucun fazlarını anlatmaya çalışacağım.

Şunu hemen belirteyim ki ibadetlerde söz ederken farz, vacip, sünnet, mustahap, haram, mekruh gibi terimler kullanılmakta birçoğumuz bunların ne manaya geldiğini bilmemekteyiz. Bunların bir kısmını kısaca değineyim.

….

Farz: Yapılması kat’i delillerle sabit olan ilahı emirlerdir. Kati delillerden maksat Kur’an ayetleridir.  Farz, Aslı ve feri olmak üzere iki guruba ayrılır. Namaz bir asli farz iken, namazın da kendine göre farzları vardır ki buna feri farz diyoruz.

Asli farzlar da iki kısma ayrılır bunlar:

1- Farz-ı Ayın: Her mükellefin kendisinin yapması gereken ibadetlerdir. Namaz, Oruç, Hac.. gibi.

2- farz-ı Kifaye: Mükelleflerden birisinin yapmasıyla, diğer Müslümanlardan düşen farzdır. Yani farz-ı Kifaye yi yerine getiren kişi farzın sevabını kazanırken yerine getirmeyenin sevaptan mahrum olduğu gibi günahkar olmadığıdır. Cenaze namazı, Şaffi mezhebine göre verilen selamı toplum içinde birisinin cevap vermesi.

Aslı farzları terk eden mükellef günahkar olduğu gibi inkar etmesi ise küfürdür.

Feri yanı farz bir ibadetin yerine getirilmesi için o ibadete bağlı farzlar ise terkinde o ibadet geçersiz olur. Örneğin namazın farzlarından, abdest almak var, dolayısıyla abdestsiz namaz geçersiz olduğu gibi yine abdestin farzlarından yüzü yıkamak veya başka farzı terke etmek de abdesti geçersiz ve dolayısıyla namazı geçersiz kılar.

İbadetlerin yerine getirilmesinde farz çok önemlidir, olmazsa olmazıdır, terkinde ibadetin geçersiz olduğu, teflisi olmadığı ve ancak o farzı yerine getirmekle olur.

Vacip: Yapılması zannı delil ile sabit olan hükümlerdir. Zannı delilden maksat Kur’an ayetleridir. Farz kadar kesin olmamakla beraber küvetli bir delil ile yapılması emir edilendir. Vacip Hanefi mezhebinde sıkça yer bulurken Şafii mezhebinde pek bulunmaz. Vacibin terki ibadette olursa telafi edilmesi mümkündür. Terki tahrimen mekruh inkarı ise kişiyi günahkar yapar ancak kafir yapmaz.

Sünnet: Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve selemin farz, vacip dışında bize emir ettiği veya kendisinin yaptığı, söylediği görüp beğendiği şeylerdir. Terki mekruh inkarı küfür değildir.

İbadetlerde ki sünneti terk etmek ibadeti bozmadığı gibi telafi etmeye de gerek yoktur.

Şimdi de tekrar konumuza dönemlim ve asli farzlardan olan oruç konusunu inceleyelim.

Oruç: Tutmaya ehil kimselerin niyet ederek fecrin doğuşundan güneşin batışına kadar, orucu bozan şeylerden korunmalarıdır. (el-lubeb)

Hanefi mezhebine göre orucun farzları:

1-Niyet etmek

2- Hayız ne nifas olmamak.

3-Orucu bozan hallerden uzak durmak.

Şafii mezhebi:

1- Müslüman olmak

2-Akıllı olmak.

3-Bütün gün kadınların hayız ve nifastan temiz olmak.

4- Niyet etmek.

İnşaallah devam edecek

Selam ve dua ile