ORUÇ VE YOLCULUK

Oruç tutmak nasıl ki Allah’ın emri ise ve bazı sebeplerden dolayı oruç tutulmamak veya orucu bozmak da yine Allah’ın izniyledir.

Yüce Allah bakara suresi 184 ayette: “Sayılı günlerde olmak üzere (orucu size farz kıldı). Sizden her kim hasta yahut seferde (yolcu) olursa (tutmadığı günler kadar) diğer günlerde kaza eder. (İhtiyarlık veya şifa umudu kalmamış hastalık gibi devamlı mazereti olup da) oruç tutmaya gücü yetmeyenler bir fakiri doyuracak fidye gerekir. Bununla beraber kim gönüllü olarak hayır yaparsa, bu kendisi için daha iyidir. Eğer bilirseniz (güçlüğe rağmen) oruç tutmanız sizin için daha hayırlıdır”

Bu Kur’an ayetini delil olarak kabul eden İslam âlimleri ve mezhep imamları, orucu bozmayı mubah kılan sebepler arasına sefer, yanı yolculuğa çıkmayı birinci sebep olarak saymışlardır.

Sefer yani yolculukta oruç:

İftar etmeyi mubah kılan sefe yanı yolculuk, dört rekatlı namazların kısaltılarak kılınmasını mübah kılan uzaklıktır. Bu da takriben yani yaklaşık olarak 83- 89 km. deki bir mesafedir. Diyanet işleri başkanlığı bu mesafeyi 90 km. olarak belirlemiştir.

Misafirlik süresi cumhura göre üç gün üç gece iken Hanefi mezhebine gör bu süre on beş gün ve geceye çıkmaktadır.

Şafii mezhebine göre amel edeceğini kabul etmişse üç günden fazla kalacağını niyet etmiş ise yolculuk bitip gideceği yere vardığında seferilği biter, artık mukim olur ve orucu tutması gerekir.

Hanefi mezhebine göre amel eden kişide on beş günden fazla kalacağı niyette ettiği yere vardığında seferiliği biter. Yolculuk esnası seferi kabul edilir.

Şayet Şafii mezhebine göre amel eden kişi üç günden az kalacağını niyet ettiği yere veya Hanefi mezhebine göre on beş günden az kalacağı yere vardığında seferilik hükmü devam eder.

Cumhura (tüm mezheplerin ortak görüşü veya çoğunluğun görüşü) göre oruçlu kişinin seferde orucu için, sabah vakti girmeden önce sefere başlamak ve namazı kısıtlamaya başlayacak sınıra kadar ulaşmak şarttır. Bu da bulunduğu beldeden evlerini arkada bırakacak şekilde yol almış olmaktır. Belediye veya köy hudutlarının dışına çıkması gerekir.

Hz. Cabir (ra):

“Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem Fetih günü Mekke’ye çıktı ve “Kura’ul-Gamim (Medine dışında Usfan önündeki bir vadinin adıdır.) denilen yere kadar oruç tuttu. İnsanlar da onunla beraber oruç tuttular. Kendisine “oruç insanları çok bunalttı, insanlar senin ne yapacaklarına bakmaktadırlar” denilince bir bardak su getirerek ikindi vaktinde su içti, insanlarda kendisine bakıyorlardı. Bazı insanlar oruçlarına devam ettikleri haberi kendisine ulaşınca: “Onlar asilerdir” buyurdu” (Müslim, Nesei ve Tirmizi rivayet etmiş)

Seferi kişi oruçlu olarak sabahladıktan sonra orucu bozması gerekse bunu yapmak caiz olup Şafii ve Hambelilere göre her hangi bir günah da yoktur.

Hanefi ve Şafii mezhebine göre eğer bir zarar görmeyecek seferi olan kimsenin oruç tutması daha faziletlidir.

Hanefilere göre yolcukta arkadaşları varsa çoğunluğa uyması daha iyidir.

Seferde oruç tutmanın kendisine zarar veremsi durumunda kişinin oruç tutması haram, oruç bozması ve tutmaması vacip olur.

Zarar görmekteki gaye, canının yahut bir uzvunun telef olmasından yahut bir uzvun menfaatinin telef olmasında korkmaktır.

Yolcunun Ramazanda adak ve benzeri Ramazan dışı bir oruç tutması caiz değildir.

Şayet yolcu veya hasta oruç tutarsa dört mezhebe göre de farz yerine getirilmiş olur.

İbadetlerde asıl olunan rıza-i ilahidir, o nasıl emr etmişse ona uygun ibadeti yerine getirmektir.

İbadeti, fazla veya az yapmak sevabı artırmayacağı gibi sıkıntılara sebebiyet verebileceği hatta ibadeti bozacağı gerçeği olduğudur.

Onun için ibadeti yerine getirmeye çalışırken, amel ettiğimiz mezhebi iyi bilmeli mümkün mertebe mezhebimize uygun ibadet yapmalı, zorluk, sıkıntı veya başka mezhepteki kolaylıklardan yararlanmanın yanı o mezheplere göre ibadetimizi yerine getirmenin hiçbir sakıncasının olmadığıdır.

Devam edecek.

Selam ve dua ile