Savaş suçu daha nasıl olsun?

Savaş suçu daha nasıl olsun?

Mevsim sonbahar değil, ölüm mevsimidir.

Oysa sonbahar, toprağa tohumlarına umutla düştüğü mevsimdir.

Barut kokusu, kan gözyaşı ile mevsimimiz de değişti.

Buram buram barut kokuyor coğrafyam.

Buram buram kan kokuyor Ortadoğu, Balkanlar.

Dünya suskun,  dünya kör, dünya dilsiz.

Kendi toprak bütünlüğünü koruma adına emperyalistlerin sınırları dışına çıkarak pervazsızca etrafındaki ülkelere saldırdığı ve işgal ettiği bir dönemden geçiyoruz.

Batsın bu dünya, kıyamet tez gelsin de kurtulsak bu acılardan.

Biliyorum bu, çok karamsar ve umutsuz bir yazı.

Umutsuzluk, çaresizlik en sevmediğimdir oysa.

Ama elimizden bu düzeni değiştirmek, savaşları durdurmak gelmiyor.

İşgalciler, sivil, kadın, çocuk demeden yerleşim yerlerine pervazsızca bombalar yağdırıyor.

Son teknolojik silahlarını deniyorlar insanlar üzerinde.

Hastaneler, okullar, toplu yaşam alanları bombalanıyor.

Hangi acıdan, hangi dramdan söz edeyim ki, dört bir yanımız kan, gözyaşı, dört yanımız ölüler…

Filistin’de hastanedeki parçalanmış cesetlerden bahsetmesem kör olurum.

Hangi toprak parçasına ve nerede kime karşı yapılırsa yapılsın, savaş iyi değildir.

Savaşın iyisi yok çünkü.

Her savaş başlı başına bir suçtur.

Her savaş ölümdür.

Her savaş çıkmazdır.

Her savaş yıkımdır.

Her savaş doğayı cezalandırmaktır.

Bırakın bu savaşları.

Yeter artık savaş icatlarınızla övündüğünüz.

Kalıcı barış sağlayacak buluşlar bulun.

Dünyada ne kadar barut varsa hepsini yok edin, silahlar bir daha patlamasın.

Savaş en büyük suçtur, savaş suçlularını cezalandırın.

Birleşmiş Miletlere göre, devletlerin yasalarına göre, Uluslararası Askerî Ceza Mahkemesine göre savaş suçu, askeri veya sivil, kişi veya kişilerin, savaş kanunlarını ihlal nedeniyle uluslararası ceza hukuku çerçevesinde yargılanıp cezalandırılabileceği suçlar olarak tanımlanır.

Savaş hukukunda, hiçbir şartta sivillere kasten saldırılamaz denilmektedir.

Sivillerin öldürülmesi, kötü muameleye tabi tutulması, zorla çalıştırılması, kamu ve özel kişilerin mallarının yağmalanması savaş suçu teşkil ediyor.

Sivillerin hayatta kalmaları için hayati önem taşıyan altyapılara da saldırılamaz.

Okullar, hastaneler, sivil evleri, su tesisleri, elektrik hatları ve temel olarak sivillerin günlük yaşamları için ihtiyaç duyduğu her şey…

Savaşın hukuku da şöyle tanımlanıyor;

Hukuki sınırlar içinde, yerleşmiş güvenliğinin ihlali, çatışma esnasında kabul edilmiş prosedürlerin ve kuralların çiğnenmesi, örneğin ateşkes bayrağını kaldıranlara saldırmak veya ateşkes bayrağını yanıltıcı şekilde kullanıp saldırmak, savaş suçu sayılır.

Hangi tarafta olursa olsun yaralı ve hasta kişilerle ilgilenilmesi gerekir.

Çatışmanın tarafları, hayatını kaybedenlerin naaşlarını toplamalı ve onurlu bir şekilde geri dönüşlerini kolaylaştırmalı.

Cenevre Sözleşmesine atıfta bulunan Uluslararası Kızılhaç Örgütü'ne (ICRC) göre, uluslararası anlaşmalarla kullanımı yasa dışı kabul edilen silahların kullanımı amasız, fakatsız yasaktır.

Sivil nüfusun yoğun olduğu bölgelerde yani şehirlerde ağır patlayıcı silahların kullanılmasından kaçınılmalıdır.

Ülkelerarası çatışmalarda savaş kanunlarının ihlali de savaş suçu olarak kabul edilir.

Ayrıca Cenevre Konvansiyonu'na göre anti-personel kara mayınları, kimyasal veya biyolojik silahlar gibi bazı silahlar yasaklanmıştır.

Savaş suçları toplu katliam ve soykırım olaylarının bir parçası olmasına rağmen, bu tip suçlar genel olarak uluslararası insani hukuk çerçevesinde insanlığa karşı suçlar kapsamına girer.

Savaşlar keşke hiç olmazsa.

Ama madem oluyor, bari savaş suçlularını zaman aşımına uğramadan anında yargılayın ve cezalandırın.

İsrail ve işbirlikçileri defalarca savaş suçunu işledi ama bu güne kadar hak ettikleri cezayı bulmadılar.

İsrail 50 yıldır en büyük savaş suçu olan soykırım suçunu işliyor.

Neden hukuk kendilerine karşı uygulanmıyor?

Savaş suçu daha nasıl olsun?

Daha kaç bin masum insan ölsün?

İsrail’in son hastane saldırısı ile Nazilerden ne farkı kaldı?

Yine cezalandırılmayacak mı?

Yine yaptığı yanına kâr mı kalacak peki?