SEÇİM VE SONRASI – 2

Önceki yazımda seçimle ilgili kısa bilgiler vermiş, Saadet Partisi Diyarbakır Bağlar Belediye Başkan adayı olduğumu açıklamıştım.

Maddi desteğimizin olmadığını, kendiminse emekli olmam hasebiyle, sıkıntılar içinde olduğumu beyan etmiş ve tabana kuvvet deyip siyasi çalışmalar yaptığımı söylemiştim.

Seçim çalışmalarında ilginç diyaloglarımız olmuş farklı sorular ve cevaplarla karşılaşmıştım.

İşte bunlardan bir kaçı.

Newroz parkında pikniğe gelen kalabalık genç bir gurubun yanına gelerek selam verdikten sonra; "Gençler size belediye başkan adayı olduğumu söylesem, bana bakacak ve 'koruması, adamları, takım elbisesi olmayan aday,' deyip inanmayacaksınız"

Gençler gülerek bana bakıp "aday!!!" İma edercesine güldüler. Bende gülerek kendimi tanıttım.

Onlarla daha samimi bir ortam olması için ateşlerini yakmaya çalıştım.

Öğrenci olup olmadığını sorunca "üniversite okuduklarını" ve değişik fakültelerde öğrenci olduklarını söyleyince onlara: "gelecekteki beklentileriniz ne?" Dediğimde herbirisi okuduğu bölümü bitirmeyi ve çalışmayı düşündüklerini söylediler.

Ülkenin gerçeklerini, devletin istihdama yönelik yatırım politikasının olmadığını ve iş bulma imkanını çok zor olduğunu belirttim.

KPSS olmasına rağmen devletin kısıtlı sayıda eleman aldığını, torpilin varlığı, özel sektörün istihdamda yetersiz olduğunu anlatım.

Bizim ağır sanayi politikamızın olduğunu detaylı biçimde anlatınca öğrenciler etrafımda halka olup bana sorular sormaya bende onlara cevaplar verdim.

Çok samimi bir diyalog oldu. Ateş yakıp köz oluşunca teklif etmelerine rağmen piknikleri ile onları baş başa bırakarak ayrıldım.

...

Kahvehane ziyaretimde yine yalnızdım kendimi tanıtıp projelerimi anlatacaktım ki biri: "öğretmenim, fikrimiz ve oyumuz belli boşuna nefes tüketme" deyince "olsun ben yine anlatayım" dediğimde o "artık devir değişti, feodal düzen bozuldu, ağaların, beylerin ve paşaların emriyle oy vermiyoruz." Ben "özgür iradeniz önemli öyle mi?" Evet deyince "Diğer adayların projelerini dinlemiş içlerinden makul olana oy verme kararı almışsınız." Deyince sadece bana baktı, ben "beni de dinleyip ondan sonra karar verseniz olmaz mı?" Soruduna da cevap vermedi "oy vereceğin adayın neler yapacağı hakkında bilgi verirseniz bende dinlesem?" Dediğimde O "bizim için partimizin verdiği karar önemli kimi aday yaparsa ona oy veririz." deyince ben "maalesef feodal yapı değişmemiş ağa, bey, padişahın yerini şimdide siyasi baronlar almış." Sıcak bir ortam oluştu, kendi projelerimi anlattım.

...

Tanıyan biri "bedel ödemişiz oyumuz belli" demesi üzücü olan kısmı idi.

...

Bir köye gittim kısa tanıtımdan sonra: "senden önce gelen bize yardım sözü verdi siz ne verebilirsiniz?" Ben " seçilirsem arazine sera kursak, sen ekip biçeceksin, gelirin büyük çoğunluğu sana bir miktarı ise belediyeye verilirsek daha iyi olmazmi?" Detayları anlattım. İyi bir ortam oluştu oy sözünü aldık.

...

En çok da bizi CHP ve HDP ile ittifak ettiğini ileri surenler zorluyordu.  Bizi dinleseler sıkıntı olmayacak. Ancak hakaret edip uzaklaşmaları veya bizim orada gitmemiz bizi fazlasıyla üzüyordu.

...

Berberde oturanlardan biri, "iş" deyince, ben; tekstili canlandırmayı, işi uzman bir ekiple geliştirmeyi ve fuarlarla desteklemeyi anlatınca bana hak verip takdir etmeleri ümit verici idi.

Siyasette acemi idim.

Tek başına gezmenin doğru olmadığını partim tarafından söyleyince çalışmalarıma ara vermek zorunda kaldım.

Keşke kendimizi anlatacak imkânımız olsaydı. Siyasi baronların, çıkar guruplarının, yalan ve iftira atanların etkisinde kalınmadan oy kullanabilse idi.

Olsun, kit imkânlarla kısa bir çalışma yaptım, tecrübe kazandım ve oyumu artırdım.

Selam ve dua ile.