ŞULE BAŞ’I
- 12-09-2019 20:03
- 46
Cumhuriyet döneminde iz bırakan, modern mahremin annesi olarak anılan, Şule Yüksel Şenler Hanım 28/08/2019 günü vefat etti.
ALLAH(C.C) Rahmet etsin. Atatürkçü anlayışın, anti İslami Düşüncenin hakim olduğu aile yapısında yetişen ŞULE Hanım, ağabeyi sayesinde 1965 yılında İslam’la tanışmış.
Terzilik yapan şule hanım, daha önceleri filmlerini seyrettiği ABD’li filim yıldızı Hep’burn’nun filimler de taktığı baş bağlamasını örnek alarak ve saçları örter biçime getirerek, Türbanı icat etmiştir.
Malum basının ŞULE BAŞI ismini verdiği türban, modern Müslüman kadının oluşmasını sağladı.
Çığır açarak, Laik hassasiyetin yüksek olduğu ortamda başörtüsü eşittir, anti modernizim anlayışının tam aksine bir görüşle ortaya çıkarak, Müslüman kadının evle sınırlanma takıntısını kırarak, ataerkilliğin tepkisini nötralize ederek, başörtüsünün kamusal alanda mahrumiyetinin ortadan kalkmasına, modernlikle teşriki mesaisinin kurulmasına sebep olmuştur.
Modern mahrem anlayışın pratiğe yansımasını sağladı. Modern Türkiye’de, dindar muhafazakâr kadının, geleneksel ev-içi yaşamdan kurtulup, kamusal var oluş kazanımında, başörtüsü köprü, arabuluculuk işlevini yüklenmiştir.
Şule Yüksel Şenler;
Aslında Müslüman kadının, Müslüman kimliğiyle, evinin karanlık köşesinden çıkıp, çocuklarını doğurup saldığı, sokakta meydan da, pazarda, mektepte var olma iddiasını, bende varım ve buradayım demesinin sembolüdür.
Ben bunu başörtüsünü sevdirmek için yaptım demiştir.
Şule Hanım 40 yaşından sonra, türbana karşı çıkarak, çarşafı benimsediğini ifade etmiş.
Ama olan olmuş; Şule Baş, Türban, şehirli, eğitimli, profesyonel, modern kapitalist Müslümanların ger i dönülmez giyim tarzı haline gelmiştir.
Tekno-ekonomik-kültürel dinamizmin içinde bir endüstri oluşmuştur.
İffetli ama aynı zamanda cezbedici, mahrem ama artık modernden de öte, post modern ve kadını örttüğü ölçüde de teşhir eden bir modaya dönüşmüştür.
Tekbir, Moda Nisa; Moda Selvim, tesettür giysilerinin oluşmasının ve sanayi haline gelmesinin annesi Şule Baş’ı Olmuştur.
Türkiye modern Müslüman kadının oluşumunu sağlayan ŞULE Hanım, aynı zamanda Seküler-batıcı kadınlara yönelik ideolojik motif ve motivasyonlu Hidayet anlatımlarıyla popüler edebiyatında önünü açmıştır.
1970’li yıllarda Huzur Sokağı romanı bunun göstergesidir.
Bu hidayet romanı, batılılaşma karşısında, İslami çözümler üretim kurgularıdır.
Bu roman örnek olarak; İslami karakterler, batıcı-laik-modern karakter üreten tesislerin savunulması, kabul görmesini sağlamıştır.
İdealize Müslüman ve dejenere batıcı tiplerin mücadelesinde, genellikle kadın, tasvir edilen batılılaşma ama mutsuz karekterler, Müslüman erkek karaktere aşık olur.
Huzur sokağında olduğu gibi, İslam’ı kabul edip çevresine yayarlı hale gelir.
1970’li yıllar Türkiye’de; sosyalist vurgulu bir modernleşmenin, Kültürel- Entelektüel hâkimiyeti altında, İslamcılığın çekingen, kısık sesli sergilendiği yıllardır.
Bu yıllarda Huzur Sokağı muhatap alınıp, kapitalist modernleşmenin motivize olduğu, Siyasi- İdeolojik hareket için moral-umut aşılar duruma geldiği gerçektir.
Şule Hanım Anadolu’yu gezerek verdiği konferanslar, gazetede köşe yazılarıyla sözcü ve rol model olmuştur.
Laikçi medya Şule hanımın faaliyetlerini irtica provası olarak lanse etmiş, Cevdet Sunaya yazdığı mektup yüzünden 8 ay ceza evinde kalmıştır.
Güzel günler de yaşadı, acı günler de.
Bu gün Anti-Kapitalist siyasal İslam’ın, bir kenara bırakılıp, Pro- Kapitalist bir dinbazlığın memlekete yayıldığı, zevki sefa içinde, Müslüman kapitalistlerin çoğaldığı yerdeyiz.
Bu gün huzur sokağının yerini, Dijital ve Abdestli- Kapitalizm ikliminde Müslüman olan, Post- Modern kapitalizmin hidayetine ermiş bir toplumla karşı karşıyayız.
Tabi ki bir yandan da kapitalizmi kendilerince hidayete erdirme derdindeler.
Böyle bir dünyada; Şule Yüksel Şenlerden Geriye kalan Şule Baş’ı Modeli, yolculuğuna endüstiriyel bir ihtişamla devam ederken, huzur sokağı sadece hikâyeden ibaret.
Huzur Sokağı Tabelası değişmiş.
Yerini Sefa Sokağı Almıştır.
Dostlar; Cumhuriyetin kuruluşuyla, batıl uğruna hakikat alt edilmiş, bu millet kökünden, inancından koparılarak batı emperyalizminin tutsağı haline getirilmiştir.
Bu durumun Kur’an-i ifadesi;
“Onlardan önce Nuh kavmi ve peşlerinden gelen tüm kafadarlarda yalanlamıştı. Her toplum kendi elçisini yakalayıp ondan kurtulmanın planını yapmıştır. (Peygamberimize de suikast planları yapılmıştır.) Batıl uğruna hakikati kendi kendisiyle alt etmeye çalışmak gibi, yanlış ve yanıltıcı bir mücadele yöntemini benimsediler. Fakat, sonuçta ben onları yakaladım. Ve Cezalandırma nasıl olurmuş gördüler”
(MÜ’MİN Suresi,5.ayet) ve yine Mü’min Suresi; 78. Ayeti kerimede’’….
Nitekim Allah’ın (C.C) Emri geldiği zaman, hak tecelli etmiş olacak. İşte o anda ve orada, hayatı anlam ve amacından yoksun bırakanlar, hüsrana uğramış olacaklar.’’ Bu ayetler ışığında, günümüzü, halimizi ve ahvalimizi değerlendirelim. ‘’İnsan oğlu ziyandadır, kurtuluş, inanmak(iman), yaşamak(salih amel) paylaşmak, hakkı tavsiye, direnmek, sabrı tavsiye ile mümkündür’’(Asr Suresi). Selam ve Dua ile.